İçimizdeki Polis

 

İnsanlığını büyük ölçüde yitirmiş bir utanç verici örgütlü yaşam içinde sürüklenip gidiyoruz. Polisten şikayet ediyoruz: Polis, biz kendimiziz; Polis "toplumsallaşmış psikolojik kendimizin" içinde, elinde cobu ve sillahıyla kudurmuş bir şekilde sürekli saldırıda.

Durdurup iğrençliği bir an içimizdeki zalime bakalım:

Doğruların kafası, bu zalimin doğruları tarafından eziliyor.

Haklılar, bu zalimin hasta psikolojisiyle gelen hunharlıkta susturuluyor.

Politikada onun başarısından ve bazen başarısızlığından bahsediliyor.

Modada o var; seksle satış yapan o; kanlı ve canlı haberler onun hakkında.

TeleVole’de, gene o sahada top koşturtuyor. Saha dışında hep o: Yemek için ekmek bulamayana televizyon yoluyla sırıta sırıta, tabak kırıyor ve yemek için ekmek bulamayan tatmin olmuş "oleee" diye kudurup coşuyor.

Kültürde hep o popüler: Ülkenin güzelini ve güzelliklerini, "turizmle kalkınma" adıyla, orospulaştırıp satıyor. "Turizmin milleti yok" diyor, çünkü turizmin illeti var.

Bu içimizdeki zalim kendine ve başkalarına zulmedenlere kendine ve başkalarına zulmederek katılıyor.

İşte, köleliğinde kendini köleştiren ve iğrençleştireni model alma yanında, kendinin sanarak kendinin olmayan düşlerle kendini geçip, sanal-benler ile beni ve dışındakileri ezme ve susturmaya katılan, post-modern sahtekarlık-çağının çoğulcu özgür anlamlandırmalardan bahsedip iğrençlikleri meşrulaştıran insanı!

O ben değilim demiyelim sakın! Durup düşünelim: Ben değil miyim?

Bugün, Çiçek saksısına izmaritini attın mı? Çiçeğin üzerine sakızını fırlattın mı? Doğruyu ve haklıyı savunanı aptallıkla veya delilikle suçladın mı, küçümsedin mi, alaya aldın mı? “Sen de mi solcusun” veya “sen de mi müslümansın” diye birine haddini bildirdin mi? Doğruyu ve haklıyı ezenlere seslice veya sessizce katıldın mı? Evet mi? Çok iyi, insanım diye rahatça uyuyabilirsin bugün!