AG00020.gif (6100 bytes)    İnsanı “metin gibi” okuyabilir miyiz?

Bir zamanlar insana bakarak insanı kitap gibi okuduğumuzu söylerdik. Yani biz, eski Ankara’nın gençleri, insanı metin olarak alıp okuduğumuzu iddia ediyorduk. Şimdi kültürelciler kitaba bakarak insanı kitap gibi okuduklarını söylemekteler. Yani kültürel incelemeler insanı metin gibi okuduklarını söylüyorlar. Hiç değilse bizim metnimiz yaşayan insanın kendisiydi. Gözümüzün önünde canlı canlı kanımızı kaynatıyorlardı.  Bizim metnimiz karşımızdaki ınsandı. Kültürelcilerinki ise metindeki insan.

Birini kitap gibi satır satır, sayfa sayfa okuyabilir miyiz? Okuduğumuz o kişi diğer okuyucular için de aynı kişi mi?  değilse, okumanın anlamı ne? Eski Ankara gençleri ile kültürelcilerin okuyarak ne kazanıyorlar? 

Yaşayan insan, okunmak için metin ve sayılmak için emtia değildir; metinler bulundukları sayfalarda ölü şifrelerdir ve yazan ve okuyanların ideolojik çerçevelerinin ifadesinden öteye gidemezler.

Biz metin içinde veya metinden geçerek yaşamayız; kendi tarihimizi ve kendi ekmeğimizi üretim tarzları ve ilişkileri içinde çalışarak yaparız. Bizi belirleyen, tarz ve ilişkideki metinsel veya discursive anlamlandırmalar değil, tarz ve ilişkilerimizin doğasıdır. Bu nedenle, örneğin tarihi ve üretim tarzı ve ilişkieriyle gelen bağlamını bilmeden al sen şu aşağıdakileri oku:  Bu kadın, en azından, kime neden ne diyor? The free ansiklopediyi kim  hazırladı ve neden biliyor musunuz? Bilemezsiniz eğer en azından  şu   bağlamlardan haberiniz yoksa; tarih, psikolojik savaş, kimlerin ne zaman ve neden bunları ürettiği...      

    

We should never forget that living human beings are not printed texts to be read and commodities to be counted, and that texts are   insentient codes in pages they belong and can't go beyond as being expressions of ideological frameworks of those who write and read them.
      We don't live in or through texts; What makes us is not interpretation in\of  texts or discourses. We make our own history,  our daily living and our own selves through work in societal production modes and relations.