AŞK MÜZİĞİ: AŞKIN DÜŞMANI MI?

İrfan Erdoğan

Müziksiz aşk, evlilik, mutluluk, ve mutsuzluk, kısaca müziksiz hayat düşünülemez. Böyle hayat en azından bayat bir hayattır. Müzik bizim hayatımızın en önemli bir parçasıdır. Çocukken, gençken, olgunken ve ihtiyarken birçok şeyleri çocukça bulur veya yaşam sürecinin getirdiği döneme uygun olarak terkederiz. Fakat müzik asla bırakılmaz. Müzik doğumdan ölüme kadar bizimle olan, hava ve su gibi birşeydir. Eşeğe bile su içerken ıslık çalsan, eşeğin hoşuna gider.

- Neden?

- eşekliğinden olmalı.

- Yok, neden müzik böyle hayatımızda önemli bir yer kaplıyor?

- Bence en büyük neden, müzikte hem sevgi arama ve hem de sevgisizlikten kaçış, hem derdimizi döküş, yanış, şikayet ediş kanalı, yolu bulduğumuzdandır.

- Yani müzik derdimize deva ve sevgimize iyi birtey yani.

- Yani, yani, öyle gibi.

- Yani öyle değil mi?"

- Hem öyle, hem öyle değil.

- Ne demek hem öyle hem öyle değil? Sen Nasrettin Hoca mısın? Gül agacı değilem, her gelene eğilem.

- Müziğin aşka ve aşığa yaptığı gerçekte bir çeşit cinayettir.

- Hoppa, kaçırdın gene!

- Müzik çaresiz, mutsuz, umutsuz, kırılmış, ezilmiş, helak olmuşun, yani kısaca zaten anası ağlayanın durumunu dile getirme bahanesiyle ve dile getirerek anasını bir kat daha ağlatmaya yardım eder.

_ Aşk müziği aşkı dile getirir, özlemi dile getirir. O müzikle biz aşkımızı ve özlemimizi, dertlerimizi sevgilimize anlatırız.

- Nah anlatırsın! anlatılan sevgi arayışındakinin iç çekişi değil mi? Anlatılan sevgisizin sevgiye ve sevgiliye kahredişi değil mi? Anlatılan bencil sevginin feleğe kahredişi değil mi? Sahip olamayanın sahipsizliğe haykırışı değil mi? Anlatılan kendini tutsaklığa adayanın tutsaklığa öyküsü değil mi? Tutsağı elinden kaçıranların, tutsak birini arayanların veya tutsağını yitirenlerin ağlayarak kudurması değil mi? Tutsağın efendisine yakarışı değil mi?

- Fakat bunlar aşkın ifadeleri, aşkın çeşitli boyutları, çeşitli görünümleri.

- İyi ama peki aşk nerde? Bu müziklerde aşk nerde?

- Hepsi atk müzikleri. Bu soruyu sormaya bile gerek yok.

- Hepsi atk üzerine atk müzikleri. Peki atk nerde?

- Taktın kafayı gene. aşk müziği işte.

- Kardeşim, popüler aşk müziğinde herşey var, fakat ne yok biliyor musun?

- Ne diyeceğini biliyorum: Aşk yok!

- Popüler aşk müziklerinin kıvranmasının nedeni aşk olmamasından, aşksızlıktan, sevgi yoksunluğundan dolayıdır.

- Peki neden popülerler?

- Aşk ve sevgi yoksunluğundaki bir çevrede oldukları için.

- Yani aşk ve sevgi olsa bu müzik olmaz mıydı?

- O zaman aşk müzikleri aşktan bahsederdi, sevgiden bahsederdi. Aşka ve sevgiye katkıda bulunurdu. Yani aşk müzikleri bugünün hakim aşk müzikleri olmaktan çıkıp, aşkın müziği olurlardı.

- Yani bugünküler aşkın müziği değil.

- Aşkın değil aşk müziği.

- Aralarındaki fark ne?

- Aşkın müziği aşkı ve sevgiyi ifade eden ve yücelten ve insana yaşama ve insanlık sevgisi veren müziktir. Aşk müziği ise bildiğimiz haliyle insan sevgisini acılarla, çileyle, kahırla, feleğe yanmayla, kıskançlıkla, sahiplik ve sahiplik arayışıyla çerçeveler. Aşk bu mu? Değil.

- Fakat bu aşk müziklerinin çoğu böyle yaparak insanın içinde bulunduğu durumu ifade etmiyor mu?

- Hem de nasıl ediyor! Çok iyi ediyor. fakat bu durumu değiştirmek ve bu duruma çare olarak sevgiyi ve aşkı destekleyerek gelmiyor. Aksine bu durumu sanki evrensel bir gerçekmiş gibi sunarak, bu durumu yaratan durumu ve düzeni pekiştirerek geliyor. Aşka yardım etmiyor, aşksızlığın ve sevgisizliğin getirdiği neticeleri sömürerek popüler kültür endüstrisinin cebini dolduruyor.

- Gene ekonomiye daldın.

- Müzik endüstrisi ne yapıyor? İnsanlık durumunun bu durumun ifadesiyle sömürüsünü mü yapıyor yoksa başka olumlu birşey mi? Satılmayan mal elde kalır. Elde kalan malla tüccar iflas eder. Kültür endüstrisi tüccarları da satabilmek için sömürmelidirler. Sömürebilmek için de, aşk müziği maskesiyle aşka düşmanlık yapmak zorundadırlar. Aşksızlık, sevgisizlik, mutsuzluk bu endüstrinin damarlarında dolaşan kandır. Bu müzikle erkek "sevgilisini kollarına alır" ve dans eder. Bu müzikte kadın "sevgilisinin kollarında" danseder.

- Sevgililer dans ediyor itte.

- Bir daha oku o son cümleyi, ve ince farkı görmeye çalış. Bu müziğin getirdiği ve desteklediği sevgililer arasındaki, ilişki biçiminin dili bile egemen düzenin ilişki biçiminin bir ifadesidir: Erkek sevgilisini kollarına alır, kadınsa sevgilisinin kollarına atılır. Aşkın ölmesine ve sevginin en iyi haliyle kuru bir evlilik düzenine dönüşmesine giden tutsaklık ilişki-düzeninin önemsiz ve romantik görünen bir ifadesidir bu.

- Erkek sevgilisinin kollarına atılmaz mı?

- Erkekliğe sığmaz. Erkeğin onuruna yakışmaz. Böyle bir ifadeyi belki "o biçim erkekler" falan kullanır!

- Peki kadın sevdiğini kollarına almaz mı?

- Belki sevdiği çocuğunu kollarına alır. Ya da dizinin dibine kıvranmış ağlayan kılıbık kocasını. Kadın kim oluyor da erkeği kollarına alıyor! Erkek o kadar düştü mü yani! Kadının böyle birşey aklından bile geçmez. Kadın dans ederken bile kendini erkeğinin kollarına teslim eder. Eller yukarı sevgilim! Erkek kadının beline sarılır, kadın erkeğin omuzuna kor elini ve başını. Beli yakalayan el, o belin sahibini kuzu kuzu yönetir, evirir çevirir, iter, kendine çeker. Kadın da uyar. Gerçekte bu uyma paylaşma olarak görünebilir. Fakat bunun paylaşma ve aşkın ifadesi olduğunu gösteren şey, o iki kişi arasındaki genel ilişkinin ne türde olduğudur.

Bizde popüler müzik çoğunlukla önce sözleri için sevilir. Müziğin ritmi ikinci plandadır. Söz ve ritm arasında uyum vardır, yani üzgün bir içeriği olan müzik oyun havası ritmiyle gelmez ve oyun havası olarak kullanılmaz. Fakat her ritm dans olarak kullanılmaya yatkındır. Sözleri için dinlenen popüler müzikte hakim olan öge söylenen sözlerdir, içeriğin anlamıdır. Ritmi için dinlenen müzikte söz ya tamamiyle önemini yitirir ya da ikinci plana geçer. Fakat bizim gibi görüntülü ve ritme dayanan müzikle değil de sözlü müziğe dayanan kültürlerde, alışkanlık nedeniyle ritmde de söz arama yönelimi vardır. Sözü için dinlenen pop müziğinin hakim olduğu çevrelerde insanlar popüler türküleri ezberler ve söyleyerek katılırlar. Örneğin anne ve babalarımızın kuşağının belleği sayısız müzikle doludur. Bunları bilir ve zaman zaman söylerler. Eski kuşakların hepsi böyledir. Peki görüntü ve ritme ve tabanında reklamcılığa dayanan günümüzün ileri kapitalizminin popüler müziği bizim toplumumuzda egemen olmaya başlayınca ne olur? Bükemediğin eli öp misali az gelişmişin müzik endüstrisi onları kopye ve taklit etmeye başlar. Müzik endüstrisinin bu maymunluğu ve maymunlaşması giderek dinleyiciyi de maymun yapar. Aranan ve sevilen ileri kapitalizmin popüler müziği olur. Bu sadece "müzikte zevk" olarak kalmaz ve kalamaz. Kapitalizmin popüler müziğiyle kapitalizmin popüler üretim ve tüketim anlayışı da birlikte gelir: (1) Gittikçe vahşileşen, hızlanan ve anlam yitiren ritm, (2) bireyci tüketim, paylaşma ve dayanışmaya başkaldıran bireyci tüketimi ve davranış biçimi müzikle beyinlere yerleşir: Ritm, Coca Cola, Pizza ve Moda!. Bir popüler müziği öğrenip tekrarlamaya fırsat kalmadan bir diğeri popüler olur. Değişim hızlıdır. Kişiler bu değişime ancak vücutlarıyla katılarak ayak uydurabilirler. Böylece ritmik çalgıya vücutla katılım hakim olmaya başlar. Televizyonun ve açık hava müzik festivallerinin de etkisiyle pop müziğinde sözün egemenliğinin yerini görüntü ve ritm alır. Burda tabi seksilik ve seksüel baskılar ve seksüel tatminsizliklere bir çıkar yol bulma büyük rol oynar. Popüler müziğin bu değişimde kaybettiği ne? Popüler müzik halktan gelen ve halkın özlemleri ve sorunlarını dile getiren bir müzik olmadan çıkar. Kitle üretimi endüstrisinin bir parçası olur. Kitle üretimi ve tüketiminde hem müzik endüstrisinin ve hem de diğer endüstrilerin ekonomik ve ideolojik bakımlardan palazlanmasına katılır. Popüler müziğin bizim gibi ülkelerdeki bir diğer özelliği de devrimci ve değişimci arzuları dile getiren önemli bir iletişim aracı olmasıydı. Kapitalist biçimin hakimiyetiyle bu önemli kullanış biçimi tamamiyle kapitalist endüstrinin kontrolu altına girer. Başkaldırı müziği kapitalist anlayışın destekleyip kontrol ettiği ve çıkar sağladığı popüler müzik olur. Başkaldırı insanın birey olarak bir diğer bireye veya ailesindeki kişilere karşı kendi seks ve tüketim ihtiyaçlarını özgür olarak elde etme arzusunun ifadesi olarak sunulur. Gerçekte bu sunuşta yapılan bir çeşit bireysel faşizmdir. Bu tür müziğin hayranları bu faşistçe başkaldırılarını örneğin Almanya'da Türklere yaptıkları gibi diğer zavallı insanlar üzerinde fırsat verilirse uygularlar. Kapitalizmin popüler müziği, kapitalizmin kitle üretimini kitleye benimsetip satabilmek için televizyon proğramlarında ve reklamlarda yaptığı gibi, en geniş kitlelere ulaşmak zorundadır. En geniş kitlelere ulaşabilmek için de tek çare müziksel içerikte herkesin hoşuna giden, herkesi harekete geçirebilecek bir değişim yapmak gerekir. Dil buna engeldir, çünkü herkes aynı dili kullansa bile herkes aynı dili konuşmaz. Ayrıca milletlerarası pazarda dilin tek dil olması gerekir. Bu da ancak insanların arasında ortak olan en yaygın noktaları bulup sömürmeyle sağlanabilir. Bu noktalar ne? Hisler, duygular, seksüel dürtüler, tatminsizlikler ve baskılardır. Milletlerarası pazarda popüler dizilerin büyük başarısının nedeni bu programların içeriğinin bu ortak noktalara göre hazırlanıp bu ortak duyguları sömürmesinden dolayıdır. Düşün aynı diziyi seyreden bir Amerikalı kadın ve bir Türk kadın derece farkı olsa bile gerçekte aynı veya benzer hislerle dolar. Ardından günlük dedikodular ve konuşmalar ve alışveriş başlar: Her iki ırkın kadını da benzer davranış biçimleri gösterirler. Her iki kadın da telefonlarda, arkadaş veya komşularla konuşmalarda, özlenen ve satın alınması istenen mallarda aynı şeyler üzerinde dururlar. Müzikte de kapitalist popüler müziğin hayranları sevdikleri gurupların sadece müziğini tüketmekle kalmazlar aynı zamanda müzik endüstrisini sömürerek geçinen diğer endüstrilerin mallarını satın alarak ortak davranışta bulunurlar. Bir Amerikalı gencin odasını süsleyen resimlerle büyük şehirlerimizdeki bir çocuğun odasını süsleyen resimler arasındaki fark yoktur. Fark sadece örneğin asidcileri mi, punkçıları mı yoksa metalcileri mi sevdiği farkıdır. Bu fark gelişmiş kapitalizmde çoğunlukla zevk farkı olarak kendini gösterir ve öyle yorumlanır. Fakat işçi sınıfının en alt tabakalarında ve bizim gibi ülkelerde bu fark düşmanca duygular ve davranışlar farkıdır. Bu müzik gurupları gençleri kendi içlerinde guruplar kurarlar ve diğer gurupları küçümserler, onlara karşılaştıklarında veya tartıştıklarında alaylı ve düşmanca davranışlarda bulunurlar. Hatırlarsak popüler demokrasinin popüler siyasal partilerini tutan işçi ve köylü sınıfı mensupları ayrı partiden olduğu için kendi kardeşlerini ve yakınlarını boğazlayacak kadar düşmanca hislerle dolmuştur. Popüler müzikteki guruplaşmalar da benzer bir karakterdedir. Kapitalist popüler müzik endüstrisi "en yaygın ortak noktalara" hitap ederken seçimini çok iyi yapar: İnsanların hoşnutsuzluk duygularını sosyal ve ekonomik düzene falan karşı harekete geçirmeden kesinlikle kaçınırlar. Tam aksine, duygu sömürüsünü yaparken kişilerin dikkatlerini iki ana noktaya çevirmelerini sağlamaya çalışırlar: (1) Kişinin kendisi ve kendi yetersizliği ve (2) bu yetersizlikleri yenme yolu olarak, zevk ve satın almak için kişisel girişimlerde bulunmaları. Popüler müzik eğlence ve moda endüstrisinin satışını yapar. Böylece kendi satışını da sağlar. Devrim, değitiklik, başkalık, farklılık, özgürlük bireysellik olarak sunulur. Başkaldırı bireyin birey olarak başkaldırısıdır. Kişi deliler gibi karşısındakine dokunmadan danseder. Dokunduğu zaman da dokunuş paylaşma değil kadını idare ve kullanmadır. Kadın erkeğin yönetimine göre dansta ayak uydurur. Dansta hakimiyet kayıtsız şartsız erkeğin elindedir. Eğer erkeğin elinde değilse, o zaman paylaşılan sadece "dans pistinde birlikte olmadır. Erkek kadına ayak uydurma arzusunu ne duyar ne de arar. Kadın ise disko dansında bile erkeğe uyma hissiyle doludur. Kadın bu bağımlılığından büyük zevk alır. Bizim popüler müziğimize dans edilmez, sadece dinlenir. katılma müzikle dinleyen kişi arasında olur. Müzikle hissel paylaşma varsa bu da genellikle birlikte söylenerek olur. popüler türk müziği gerçekte beraberliğin değil yalnızlığın dile getiricisidir, yalnızlığın ve özlemin müziğidir. Paylaşma ve sevgi olduğunda bu müziğe gerek kalmaz. Yani bizim aşk müziklerimizin çoğu aşkı destekleyen, aşıklara aşklarının derinleşmesi yönünde etki yapan bir karaktere sahip değildir. Aşıklar beraberliklerinde değil, ayrıldıklarında veya aşklarının karşılıksız kaldığında dinlerler bu müziği. Bu müzik ezilmişin, mutsuzun, aradığını bulamayanın, bulduğunu yitirenin müziğidir. Bu müzik aşkın bir bakıma düşmanıdır. Bu müzikle aşıklar gülemez, eğlenemez, ancak ağlar, çile çeker, dert yanar, kahreder, şikayet eder. Aşkı yüceltici görünmesine rağmen, gerçekte aşkı küçük düşürücü ve yericidir. Bu müzik gerçekte aşkın tam karşıtıdır: Aşkın olduğu yerde, mutluluğun olduğu yerde bu tür müziğe htiyaç yoktur. Bu müziğin hayatta kalmasının tek şartı mutsuzluktur. mutsuzluk, acı, çile olmazsa, bu müzik de olmaz. Sevenlerin bu müziği dinleme ihtiyacının iki temel nedeni vardır: Birincisi alışkanlık. ikincisi ise sevenlerin ilişkilerinde karşılaştıkları ve çözemedikleri veya çözmekten kaçındıkları frastrasyon hisleridir, hayal kırıklıklarıdır. Peki sevenler popüler müziği hiç dinlemezler mi? Dinlerler çünkü müzik ruhun gıdasıdır safsatası ve alışkanlıktan dolayıdır. Unutmayalım, alışkanlık kudurmuşluktan beterdir. Alışkanlık bağımlılığı en iyi şekilde destekleyen bir unsurdur. Karı koca her gün birbirlerini yerler, hayatlarını ve günlerini zehrederler. Kadın dayanamaz bırakır gider. Daha o gün birbirlerini ararlar, birbirlerini özlerler. Mektup yazarlar birbirlerine, haber gönderirler. Bu alışık kudurmuşlar dayanamaz ayrılığa ve birbirlerinin kollarına tekrar birbirlerini yemek için atılırlar. Ve bir iki gün sonra eski tas eski hamam. Bu müzik sevenler arasındaki sevgi ilişkisine bu sevgiyi destekleyici olumlu bir mesajla gelmez. Peki olumlu etkisi yok mudur? Eğer olumlu etkisi varsa, bu etki yanlız kalma ve çile çekme korkusuyla kişilerin birbirine bağlanmasını sağlama yönünde olabilir. Bu da kadının aleyhine çalışır, çünkü bu korkuyu en çok hisseden kadın olur. Neticede, popüler müziğin yardımı sevenlerin ortak sevgisine değil evlilik düzeninin mutsuzluk içinde sürmesine olur. Sevenlerin ve mutlu olanların popüler müziği ne peki? Popüler anlayışın ve zevkin tanımladığı eğlence müziğidir. Bu alanda popüler türk müziği türk oyun havalarıyla sınırlıdır. Bu oyun havaları da genellikle erkeği ve kadını birbirine yaklaştırma yerine, uzaklaştırmaz fakat aynı konum içinde (örneğin bir düğünde) ayırır: Erkekler oynar kadınlar seyreder. Kadınlar oynar, erkekler bakar. Erkek erkekle oynar, kadın kadınla. Ya da erkek ve kadın toplu halde oynarlar. Geleneksel halaylarımızda bile çoğunlukla bu böyledir. Arap kültürünün yobazlığını yenen bazı küçük çevrelerde ise gençler kadın erkek ayırımı yapmadan birlikte oynarlar. Bu sınırlı çevrelerde müzik ve dans erkek ve kadın arasında birlikte paylaşıldığı için sevgi bütünleşmesine katkıda bulunur. Bunun dışında erkek ve kadın ayırımında ve erkek kadın eşitsizliğinde bu durumu destekleyen bir unsur olarak görev yapar. Yaygınlaşan kapitalist Batının popüler müziğinde sevgi ile dayanışma hissini ortadan kaldıran en az iki unsur vardır: Birincisi seyredilerek dinlenen müzikte gördüğümüz danslar ve dans eden ve söyleyen sanatçı ve arka plandaki katılanların sunduğudur. ikincisi ise bu müziği dans ederek paylaşma için kullanmadır. İlk unsura eğilelim: Bu tür müzikte dansla ilgili görüntülerde ve sahnede gördüğümüz kişiler arasındaki ilişkilerde anlayış ve paylaşma yoktur. Aksine kullanıp atma, itme, kovma, aşağılama gibi davranışlar hakimdir. Ve kadın genellikle itilen ve atılan ve yalvaran ve tekrar itilip ve atılandır. Buna karşıt olarak bazı kadın sanatcıların kendi müziklerinde sunduğu ise, bu durumun tam tersine dönmüş şeklinin ifadesidir: Sana yapılanı fırsat bulursan sen de ona veya onlara yap anlayışının hakimiyetini görürüz. Bu sefer de iten ve atan ve sayısız erkekle yatan Madonna'dır. Yapılan itme, atma, yatma ve yeniden itme atma ve yatmadır. Seks ve şiddet iç içedir. Sunulan paylaşma ve sevgi dolu anlayış değil, Hz. Musa'nın "göze göz, dişe diş" sloganıdır. Bu görüntüler insancıl sevgiden yoksundur. Michael Jackson ve birçoklarında gurup halinde "güzel" olarak nitelenen danslar görürüz. Gerçekte bu danslar kapitalist bireyciliğe alternatif olarak getirilen ve bu bireyciliğin uzantısı olan faşist anlayış biçiminden başka birşey değildir. Bu danslarda faşist ve militarist giysiler görürüz. Faşist, militarist veya casus gibi giysilerle yapılan uyum içindeki toplu hareketler danstan çok askeri egitime benzemiyor mu? Michael Jackson'ın kız kardeşinin giysileri Hitler'in çok hoşuna gitmez miydi? Kapitalizmin popüler müziği faşizmi bile seksileştirir. Tabi seks ve seksi görünüm bu müzikte temel taşlardan biridir. New York Times gazetesinde bir sayfayı dolduran Che Gueveranın bir resmi vardı ve bu resimle yapılan reklam şunu diyordu: Eğer amacım gerilla savaşı olsaydı Che'yi kiralardım. kapitalist popüler müzik beraberinde getirdiği müzik anlayışıyla insanlık için mücadele müziğini ya ortadan kaldırır, ya küçük ve sınırlı bir alana hapseder ya da en kötüsü yozlaştırarak insancıl içeriği önemsizleştirerek yeniden sunar. Bu önemsizleştirme nasıl yapılır? Örneğin televizyonda bu önemsizleştirme ile olay veya konu alaylı bir güldürü olarak sunulur. Bir hayal veya "kaçık birinin girişimi veya arzusu" olarak gırgıra alınır. Bizdeki Gırgır gibi dergilerin de yaptığı gibi. Aşıklar sanki başka bir dünyanın insanı gibi gösterilir ve aşk sekste bitirilir. Aşk seks olunca, aşkı romantikleştirmek gülünç çağlardan kalma gülünç insanın gülünç durumu olarak sunulur. Seks sekstir, yaparsın biter. Popüler müzikte anlamlı insanlık durumunun önemsizleştirilmesi ve alay konusu yapılması hunharca bir şekilde olur. Sadece bu oluşumun en etken yanına eğilelim: yani, ritm ile Maymunlaştırılmış müzik severler yanı. 1992 yılının yaz ortasında Ankara Kızılay meydanı bir subway alt geçit yapımı dolayısıyla uzun bir süre kapalı kaldıktan sonra tamirat bitip açılmıştı. Bu açılış nedeniyle Ankara Belediyesi açık hava konserleri düzenledi. Bu konserlerde Kızılay dolup taştı. Konserlerden birinde bir kadın sanatçı hapislerde falan yapılan işkencelerle ilgili bir parça okuyordu, insanlık durumunun acılı ve üzücü bir yönünü anlatan bu parçaya gençler dans ediyorlardı. Ben de müziği bilmediğim ve söylenen sözleri anlamadığım için Amerikan popüler kültürünün bana verdiği alışkanlıkla herkes gibi dikildiğim yerde kendi kendime dans ediyordum. Yanımda duran kardeşim, bana döndü ve "kadının ne dediğini biliyor musun?" diye sordu. Ben zaten ona kötü düzenlemeden olacak ki söylenenleri anlamadığımı söylemiştim. Ayrıca bu müziği de hiç duymamıştım. "Bir kelimesini bile anlamıyorum" diye cevap verdim. Kardeşim üzgünce bu müziğin zindanda yapılan işkenceler ve katliamlardan bahsettiğini söyledi. Şaşkın durdum ve etrafıma baktım. Peki bu dansedenler, bu müziğin neden bahsettiğini biliyorlar mıydı? Elbette biliyorlardı. İnsanların çaresizlik içinde duygusuzlaştırıldığı, vurdumduymazlığa itildiği ve beynini ve kalbini kullandığında cezalandırıldığı baskıcı bir çevrede yerde yatanı çiğneyerek ve kendi durumunu unutarak vücutsal titreşimler ardından koşma ileri kapitalizmin insanlara sunduğu çıkış kapısıdır. Aynı zamanda, buna kapitalist popüler müziğin bizim söze ve sözlü anlama dayanan popüler müziğimize getirdiği ritimsel alternatifin egemen oluşu denir. Bizim sözsel popüler müziğimiz kolayca sevgi dolu, insancıl, devrimci veya düzene karşı bir müziğe dönüştürülebilir ve epey de etkili olur. Humeyni'nin Iran'da Iran şahına karşı mücadelesinde kullandığı söze dayanan teyp yöntemi buna benzer bir örnektir. Fakat ritm sözsel anlam iletisini ortadan kaldırınca geriye ritmle anlatı kalır. bu anlatı da çok nadiren açık seçik bir anlatıdır: Silvan'da askerliğimiz sırasında askerleri bir akşam üzeri Albay Silvan içinde takım halinde yürüttü. Yürüyüşte duyulan sadece askerlerin çaldığı marş müziğiydi. Ritmsel mesaj Silvan dinleyicisine albayın ne demek istediğini açıkça, şüphesiz bir şekilde iletti. Kapitalist popüler müziğin ritmi müziği beyinle dinlemeyi değil vücutla dinlemeyi getirir. Amaç zaten kafaya değil vücuda hitaptır. Vücudu harekete geçirmedir. Vücutla dinlemede müziğin sesi arttıkça ve sesler her yönden geldikçe daha da büyük haz verir. Müziksel ritmin gönderdiği fiziksel hava titreşimi vücudu doldurduğunda duyulan haz çok daha fazladır. Ana baba baskısından kaçan çocuklar odalarına kapanırlar ve popüler dangırtıyı sonuna kadar açar ve dinlemeye başlarlar. Burda dinleyen kulak değildir, dinleme kulağın ötesine gitmiştir. Dinleyen vücuttur. Zevk içinde kıvranan ve tatmin olan da. Kızılay meydanında insanların insanlar tarafından işkence edildiğini anlatan bir müziği dinleyip salınan ve dansedenlerin duyduğu his, kapitalist popüler kültürün dinleyicileri alıştırdığı, vücudun müziğin ritmik algısına olan reaksiyonudur. Söz peki? Söz düşünmeyi ve düşünmeyle hissetmeyi içerdiği ve dolayısıyla yorucu olduğu için bir kulaktan girip duymayı reddeden beyne bile ulaşmadan öbüründen çıkar gider. Diskolara bizim gibi insanlar girdiğinde kulağına pamuk tıkaması bile yetersiz gelir. Neden? Çünkü bizim alışkanlığımız müziği "dinlemek, duymaktır'" Bu nedenle müziğe kulak veririz. Diskoda kulak vermeye kalkarsan, kulağını kaybedersin! Fakat kapitalist pop müziğinin gencinin istediği kulaksal duymak değil vücutsal duymaktır. Kapitalist pop müziği kulakla sınırlanırsa amacını ve etkisini kaybeder. Dinlenmez. Bu tür "Blues" (popüler aşk müziği) müziğini dinleyenler "dünlerin" eskimiş insanları olarak nitelenir. Vücut duymalı ki bu vücut sürekli bu tür titreşim ve bu tür titreşimin getirdiği anlayış ve tüketim tarzını benimsesin. Kapitalist popüler müziğin getirdiği "alternatif, karşıtlık, çeşit, bireycilik, özgürlük arayışı" gerçekte kapitalist moda endüstrisinin getirdiği bireycilik, farklı olma, özgürlük, çeşit propagandasına benzer. Popüler müzik modanın yapmak istediğini yapmak ister: Aynı ritmi dinleyen, ayni zevki alan, ayni elbiseyi, ayakkabıyı giyen robotlar sürüsü. bu sürüye özgür olduğunu, demokrasi ve sayısız seçenekler içinde olduğunu nasıl yutturursun? Modayı çabuk çabuk değiştirerek. Yeni, daha yeni, en yeni, en yeniden de yeni diye aynı haman ve aynı tası çeşitli kılıflarda yeniden sunarak. Ritmi hızlandırarak, sahne gösterileri ekleyerek, müzik aletlerini yakarak, kırarak, sahnede bir sürü kepazelikler yaparak, soyunarak, Madonna gibi sahnede seksle ilgili direk sözler söyleyerek veya seks gösterilerinde bulunarak, bir müzik aletinin egemenliğini bir diğeriyle değişerek, kompütür ve yeni teknolojilerle müziğe ve ritme ilaveler yaparak, ve benzeri şekillerde çekicilik sağlayarak. Bu tür popüler müzikte iki kişi birbirine sevgiyle bağlanan dayanışma içinde ikili sevgi dolu bir gurup oluşturmazlar. Guruplaşmalar müziğin getirdiği imajlar etrafında ve çerçevesi içinde olur. Gençler okulda ve sokakta müziksel guruplar oluştururlar. Bu guruplar birbiriyle düşmanca rekabete ve suçlamalara ve atışmalara girişirler: Popüler kültürün empoze ettiği bizlik kavgasıdır bu. Bu popüler müzikte dinleyicilerin guruplaşmasının anlamı ne? Bu gurupların diğer gurupları kuçümsemesi, alaya alması ne demek? Bizden olmayan sürünün iyi sürü olmadığı, zevksiz bir sürü olduğu demek. Modaya uymayana alayla bakanın, küçümseyenin hissettiği ve söylediği ne? Hissettiği şey sürü psikolojisinde sürüdekinin sürünün gittiği yolda gitme hissidir. istediği ise bu sürüden ayrı olanları alaya alarak ve küçümseyerek kendi maymunluğunu haklı çıkarmak çabasıdır. Gençken gömlek, kemer, pantalon, ve ceket modasını her gün kesintisiz takip ederdik. Elimize geçen paranın gittiği ilk yer moda endüstrisiydi. Tabi müziksiz moda olmaz. Veya modasız müzik. Ne kaldıysa yeni plaklara giderdi. Şimdi bunlara akıllı endüstrilerin girişimleri sayesinde dergiler, posterler, giysiler de eklendi. Kapitalist popüler müzik, geldiği sistemin kendisi gibi, seçenek özgürlüğü ve çeşidini savunup propagandasını yaparken gerçekte baskıcı ve sürüleştirici bir karaktere sahiptir. Bu da kapitalizmin yapmak zorunda olduğu birşeydir. Çünkü kitle üretimi ancak kitle denilen sürü tüketimiyle ayakta tutulabilir. "Sürüden ayrılanı kurt kapar" derler. Hangi kurt? Kurt nerden geliyor? Söyleyeyim: Sürüyü yönetenler zaten kurt. Sürüden ayrılanı yemeye çalışan dışardaki kurtlar değildir. Dışardaki kurta fırsat kalmaz. Herkesten önce sürüdekiler didikler ve kendi cinslerini yerler. Sürüyü yöneten kurt kılını bile kıpırdatmaz. Sürüden ayrılanı gerçekte canavarlaşan sürüden biri yer. Kurt bakar buna ve için için güler. Müzik bu. Kurdun müziği. Sürü ise bu müzikle zevklenerek, içlenerek, hislenerek yayılır durur. İyi yayılmalar!

Aşk ve müzik. aşkın kendini tanıması ve tamamlaması için gerçekte kültür endüstrisinin müziğine falan ihtiyacı yoktur. Aşkın müziği aşkın kendisidir. Kültür endüstrisinin aşk müziği ise aşktan yoksunun, sevgisizin, hayal kırıklığına uğramışın, özlediğini ve aradığını bulamayanın, bencilliğiyle aşkı boğazlayanların kendini parçalayışıdır. Aşk mutluluktur, heyecandır, yaşadığını hissetmedir. Gülümsemedir, hoşgörüdür, dünyaya sevgi dolu gözle bakıştır. Aşk bir diğer insanla bütünleşmenin tatlı müziğidir. Kültür endüstrisinin egemen popüler aşk müziklerinde bunun tam tersine rastlarız. Popüler aşk müziği endüstrisi, boşanma avukatları gibi, insanların mutsuzluğuna el atıp ondan servet yapan leş kargasıdır. yaptıkları insanlık durumunun bir ifadesi değil, sömürüsüdür. Egemen aşk müziği gerçekte aşkın en önde gelen düşmanlarından biridir. bu müzik aşka birşey yapamaz. Sevgi karşısında güçsüzdür. Sevgisizlikle ise sarmaş dolaştırlar. Birlikte bütün meyhanelerini dolaşırlar İstanbul'un. Birlikte sarhoş olur, kadere yanar ve feleğe kahrederler. Birlikte aşksızın aşksız aşkının şerefine kadehler devirirler. Kırılan kadehlerde olmayan sevgiyi ve sevgiliyi anarlar birlikte. Birlikte feleğe kahredip, birlikte of çekip yanarlar. Aşk müzikleri insanın kendine ve insana eziyetinin ve bu eziyetten çıkar sağlayışın üzücü bir örneğidir. Bu müziklerde bütün o acılı insanlık durumunun ifadesi ardında zevkle sırıtan ve çifte telli oynayanların kimler olduğunu söylemeye bile gerek yok.

Aşk ve müzik. Aşkın müziğe hiçbir ihtiyacı yoktur. Aşk kendi müziğini kendi yapar. Heyecanlanmak, hislenmek, yaptığı şeyden zevk almak için müzik gibi bir diğer aracıya ihtiyaç duyulması gerçekte yetersizlik (örneğin sıkılma) ifadesidir. Bu yetersizliği de gidermek için müzik bir araç oluyor.

- Her zaman da müzik bu dediğin anlamda görev görmeyebilir. Müzik o his ortamını daha da zenginleştirmek, hisse his eklemek için kullanılabilir. Müziğin ritmine uymuş danseden iki sevgiliyi düşün.

- Haklısın haklı olmasına da, birçok sofrada müzik, su içen eşeğe ıslık gibidir! Fakat, doğru: Belli durumlarda ve müziksever aşıklar için müzik gerçekte de ortak hisse bir katkıdır. Tabi kişi müziği dinlerken sevgilisine sarılma yerine müziğe sarılmıyorsa veya gözü ve gönlü başka birinde değilse.

Müzik endüstrisinin müziğine ihtiyacı olan ise, aşksızlık ve baskı altında inleyen tutsak aşktır. Bu aşksızlık da çeşitli biçimlerde kendini gösterir. Sevgisizlik içinde yüzen bunalmış ve sıkıntıdan patlayan veya baskı altında inleyen insanlar bu müziğe sığınarak dertlerine geçici deva ararlar. insanlar bastırılan, izin verilmeyen, bulunup kaybedilen, bulunamayan, bulunup kıymeti bilinmeyen aşkın ifadesini bu sembolsel ilişkide arar ve bulurlar. Bu, ayni zamanda, baskı altında inleyen tutsak aşkı tecrübelemeye başlayan gençlerin özellikle bastırılan seks dürtülerinin ve arzularının değişik bir biçimde ifadesini bulduğu yerdir. Gençler böylece deşarj olurlar. Burda da müzik aşka dost mu? Değil. Aksine baskının yanında bu baskıyı hafifletici bir unsur olarak yer alır.

Bitirmeden önce müzik, seks ve kadın arasındaki ilişkiye özlüce değinelim. Müzik denince akla özellikle eğlence gelir. Daha doğrusu müzik eğlencede, vakit geçirmede, rakı sofralarındaki sohbette, çeşitli nedenlerle olan çeşitli beraberliklerde, yemekte, dinlenmede ve sevitmede "ek araç olarak" kullanılır. Ayrıca sırf müzikle vakit geçirerek eğlenilir veya dinlenilir. Müzik ve seks birbirini kendi amaçlarına ulaşmak için kullanırlar. Bu kullanmada seks zevk alır, müzik ise bundan ekonomik çıkar sağlar. Kadın seks objesi olarak kullanıldığında müzik bu kullanmayı hoşlaştıran bir unsur olarak var olur. Kadının seks objesi olarak müzikle kullanılma şekillerinden biri de "tepside kadın oynatmak," kadını akşam sofrasında raks ettirmek, dansöz getirtmek, dansöz seyretmek gibi faaliyetlerdir. Bu faaliyetlerde kadın müziğin yardımıyla erkek için eğlence aracı olur.

NOT: Bu yazı “Sevmek Ne Demek.” Yapıtından bir alıntıdır. (Erdoğan, 1994). Sevmek ne demek: Aşk, evlilik ve Tutsaklığın egemen iletişim ve ideolojisi