ÇOCUKLARIN KÖLELİKTEKİ ÖZEL DURUMU

ÇOCUKLARIN ÜRETİMDE KÖLE OLARAK KULLANILIŞI

TURİZM, ÇOCUK SEKS TİCARETİ VE KÖLELİĞİ

irfan erdogan

 

Dünyanın her ülkesinde çocukların materyal üretim ilişkileri içindeki durumu, yoksullaştırılmış işçi sınıfının genel durumunun çok daha altındadır. Çocukların hem üretimde hem de sekste sömürüsü bir çok ülkede gizlenemeyecek bir ölçüye ulaşmıştır. Çocukların köle olarak kullanılması, satılması, tutulması ve çalıştırılmasının nedenlerinin başında sermayenin kar peşinde gözü dönmüşlüğü gelir: Çocuk çalıştırarak ücretten, vergiden, sigortadan, işçi sendikasına verilen paradan ve işte sakatlık ve kaza sorumluluğundan kaçarak, sermaye masraflarını azaltır ve kârını arttırır.

 

Diğer nedenlerin başında, çocuğun ailede bir mal olarak görülmesi, yoksulluk, yapısal zorlamalar nedeniyle erkenden çocuğun çalışma hayatına atılarak pişmesi ve bir meslek öğrenmesi, eğitimin fonksiyonunun fukara ailelerin elinden bir gelir kaynağı olan çocukları alarak ekmeğinden ettiği biçimde nitelenmesi, çocuğun çocukluğunu yaşaması hakkını elinden alan “sokakta gezmesinden daha iyi” deyip, sömürgenin eline veren düşünce biçimi, özellikle küçük esnafın aile ve tanıdık çocuklarını sömürerek, ergin çalıştırıp para verme yerine parasız veya az bir ücretle kârını artırması arzusu gelir.

Amerikan malı denen tüketim malları, ücretlerin çok az tutulduğu, kadın ve çocukların kaçak olarak çalıştırıldığı, Türkiye dahil, Asya ülkelerinde yapılmaktadır. Örneğin meşhur Nike ve Reebok çoğunlukla Endonezya’da yapılmaktadır. Amerikan Levi's jean’leri dünya üzerinde elli ülkedeki fabrikalarda dokunmaktadır. Levi's “ahlak prensibine” göre 14 yaşından küçük çocuklar çalıştırılmayacak ve haftada 60 saatten fazla çalıştırılmayacak. Tabi bu ahlak prensibini ödenen ücrete, çalışma şartlarına ve 60 saatin çalışanlar için ne demek olduğuna bakarak değerlendirirsek, bu prensibin soygun ahlakı prensibi olduğunu görürüz.

Eminim, Türkiye’de de sakat beyinlerin, liderlerini “baba” diye çağırdığı mafya denen insanlıkla ilişkisi, kapitalist gibi insanın kanını sömürmek olan aşağılık mahluklar çocuk ve kadınların kölece sömürülmesinden paylarını alıyorlardır.

Nasıl ki işçilerin sömürüsü işsizlik, kalkınmanın olmaması veya engellenmesi nüfus artışı nedeniyle değilse, çocukların köle olarak kullanılmasının nedeni de yoksulluk ve yoksunluk değildir. İstatistik bilimini ve nedensellik ilişkilerini yarım yamalak bilen bilim adamı geçinenlerin de şunu kafalarına çok iyi sokmaları gerekir: Yoksulluk, kentlere göç, kentin çekiciliği, işsizlik asla bağımsız-değişken değildir. En doğru biçimiyle ara-nedendir. Konuyu ve sorunu bu ara-neden anlayışı ile ele aldığımızda, soruna çare ve çare politikaları da değişir: En iyi şekliyle, Amerikan liberal reform ve kalkınma politikalarına, yani, teknolojik ürün ve kapitalist ideolojinin transferiyle uluslararası pazarda kapitalist üretim tarzının egemenliğinin günlük yeniden-üretilmesi sürecine kurtarıcı olarak sarılırız.

 

 

A. ÇOCUKLARIN ÜRETİMDE KÖLE OLARAK KULLANILIŞI

 

 

Dünyada her yıl 40.000 çocuk ölmektedir. Romanya’da 3 yaşının altındaki 8.000 kimsesiz çocuktan % 3’ü AIDS’lidir. Afrika’da 15 yaş altındaki çocukların % 45'i her gün açlıkla mücadele etmektedir. Bombay’da 1,3 milyon çocuk sokakta yaşamaktadır. Çocuklar insanlık tarihinde, özellikle kapitalizmin endüstrileşmesinin ve kitleler halinde ucuz-işçi kullanarak kârını arttırma arzusunun kurbanları olmuştur ve olmaktadır. Sahiplik-kölelik düzenlerinde çocuklar köleliğe doğuyorlardı. Ücretli-kölelik sistemlerinde ise çocukların köle olarak kullanılış alanları çoğalmış ve kullanımları yoğunlaşmıştır. Tarım alanlarında, madencilikte, kömür ocaklarında, giyim-dikim endüstrisinde, fabrikalarda, ev hizmetinde, ofis hizmetinde, seks endüstrisinde, lokantalarda ve akla gelebilecek hemen her alanda çocuklar ücretli, ücretsiz, karın tokluğuna köle gibi veya köle olarak kullanılmaktadırlar. Uzun saatler insanlık dışı koşullarda çalıştırılmaktadırlar. Bu kölelik durumu da ekonomik yoksulluk seviyesinde aşağı doğru inildikçe artmaktadır. Köle olarak kullanılan insanların karşılaştığı gibi, çocuklar da dayakla, hakaretle, kötü muameleyle, işkenceyle, bir hangara gruplar halinde tıkılıp zincirlenmeyle, sefaletle karşılaşmaktadırlar.

Uluslararası firmaların ucuz işçi arayışını yoksul bırakılan ülkelere yönetmesi sonucu olarak bu firmalara üretim yapan girişimlerin artmasıyla çocukların köle, olarak veya köle gibi çalıştırılması daha da yaygınlaşmıştır. Bir çok Ülkede çocuklar kamyonlarla sabah erkenden alınmakta ve tarlaya götürülmekte ve akşam geri getirilmektedir. Veya haftalık veya altı aylık süre için çalıştıkları yerlerde kamplarda yaşatılmaktadır. Yahut da ülkenin diğer bölgelerine ihraç edilmektedir. Kuzey Afrika’da, Morocco’da ve Türkiye’de iç ve dış pazarların halı talebini karşılamak için halı dokuma endüstrisi belli bölgelerde gelişmiştir. Morocco’da halıcılar 8-12 yaş arası çocukları haftada 72 saat çalıştırmaktadırlar. Halıcı tüccarlara halı dokuma işi kız çocuklarını çocuklukların yaşama hakları elinden alınarak ve geriye insanca bir ödül verilmeyerek yüklenmektedir. Halı dokuyan çocukların büyüklerine (çoğunlukla baba parayı cebine indirir, bazıları kahveye kumara veya içkiye içmeye koşar) metre kare veya ilmik sayısı veya halı boyuna göre ödenen para ile halıcının yaptığı kâr arasında büyük bir dengesizlik vardır. Yoksulun ve yoksulun çocuğunun kendini içinde bulduğu koşullarda tek çaresi bu emek-sömürüsüne ve ailenin çocuğunu köleleştirmesine boyunsunmaktan başka yol bulamaz (Anti-slavery society, 1978; Bof and Elizondo, 1991).

 

Uluslararası firmalar ve iç sermayenin çocukları köle gibi kullanmaları sonucu büyük kârlar ederken, devlet örgütleri çoğu kez çocuk köleliğin varlığını bile kabul etmez: Resmi istatistiklerde, eğer konursa, sadece yasal olarak tanınan yaştaki çocuklar konur ki bu sadece gerçeğin sınırlı bir yanıdır. Çocukların haftada kaç gün çalıştığı, kaç saat çalıştığı ve ne tür bir ödeme yapıldığı (eğer bir ödeme yapılıyorsa) ya doğru olarak yansıtılmaz, ya da hiç yer almaz. Çocuk çalıştırma pazarının 5 yaşına kadar küçük yaştaki çocukları sömürdüğü yok sayılır.

Asya ülkeleri arasında Tayland ve Hindistan çocuk-köle kullanımında en ön sırada gelen ülkelerden ikisidir. Tayland’da 7-15 yaşları arası çocuk satımı en yaygın olandır. Bu çocuklar fabrikalardaki ince işlerde(bilgi sayar, tv gibi elektronik parça) günde 12-14 saat çalıştırılmakta ve gözlerini kaybetmektedir. Hindistan’da Anayasa 14 yaş altında çocukların fabrikada, madenlerde ve tehlikeli işlerde çalıştırılmasını yasaklamıştır. Mutlak kölelik borç-köleliği, çocukları köle olarak çalıştırma, çocukları satma ve seks amaçlı gelir sağlamak için kullanılmaktadır. Budizm’e bağlı Hindu endüstrisinde Hindistan’da kurulan kast sistemi en alt tabakadaki insanların çocuklarının bu tür kullanımını normalleştirmiştir. Bu dinin Tayland'daki yansımasında bir çocuğu satma veya hibe etme Tayland geleneğine göre saygıdeğer bir ilişki biçimidir. Budist rahip’e bir çocuğu verme değerli bir jest olarak nitelenir. Bu jestin ardında gerçekte çocuğunu veren açısından, ekonomik sıkıntılar, açlık, yoksulluk ve yoksunluk, ve çocuğu alanlar açısından kölelik düzeninin sürdürülmesi yatar. Bunun yanında ve bundan çok daha yaygın olarak Tayland ve benzeri ülkelerde en-yoksul tarım bölgelerinde yaşayan aileler çocuklarını "iş bulma acentaları” yoluyla satmakta veya kiralamaktadır. Çocukların nereye gittiği, ne yaptığı ne koşullar altında yaşadığı hakkında aileler bir bilgiye sahip değildir. Araştırmalar bu çocukların akla gelen her amaçla kullanıldığını göstermektedir (Sawyer, 1986;Anti-slavery international, 1991). Burma’lı kadın ve kızların Tayland'da genelevleri için ticareti yapılmaktadır (Thomas, 1993).

İtalya’da Bari bölgesinde 9 yaşında çocuklar günde 16 saat çalıştırılıyordu. Naples bölgesinde ise durum daha da kötüydü. İtalya’nın 1981'de resmi istatistiklerinde 14 yaşından aşağı çocuklar yaygın olarak kullanıldığı halde gösterilmiyordu. Sadece yasal olarak çalıştırılanların hangi koşullarda çalıştırıldığını 15 yıl içinde 3,500 endüstriyel ve 2500 tarımsal alanda çalıştırılan çocuğa sakatlık maaşı bağlanması, bir diğer göstergedir. Bu sadece yasal olarak gösterilen ki 14 yaşından ve 14 yaş üzerinde olup da gizli olarak çalıştırılanları kapsamaz (Valcarenghi,1981). İspanya, Yunanistan ve Türkiye'de de durumun İtalya’dakinden daha iyi anlama farklı olduğu kolayca iddia edilemez. Tabi, Afrika ve Asya’ya gittikçe çocukların durumu çok daha kötüleşir. Tayland’da 8-16 yaşları arasında 10.000 çocuk konfeksiyon dikiminde insanlık dışı koşullar altında çalışmaktadırlar.

Bangkok’da 1985'de polis 3 yaşındaki çocuğu zincirlenmiş, eroin pelletleri yapıyor buldu. Fabrikalarda çocuklar ve gençler üzerlerine kilit vurulmakta, çocuklar borç-köleliğine satılmaktadır.

Chulalongkorn üniversitesi Sosyal Araştırma Enstitüsüne göre (Seabrook, 1994) Tayland’da 5.000 tane yasa dışı bu tür fabrika var. Bu fabrikalardan birinde (konfeksiyon fabrikası) kurtarılan 43 çocuktan ikisinin öldüğü ve 6'sının uzun saatler yanlış pozisyonda oturmaları sonucu sakat kaldığı bilinmektedir.

 

Bangladeş’de 1988'de 400.000 çocuk el-emekçisi olarak çalışıyordu ve bunların %64'ü topraksız-kırsal alandandı.

Hindistan’da 8 milyon çocuğun tarımda kullanıldığı hesaplanmaktadır. Bunun yanında Hindistan’da 100.000 kadar çocuk halı-dokumada kullanılmaktadır. (Whittaker, 1989). Nisan 11, 1984'de The Times of India gazetesi çocukların yaşadığı koşulları “işkence kampı” olarak nitelemiştir. Halı-dokuma ve satma endüstrisinde süper kâr günde en az 12 saat çalıştırılan çocuk borç-kölelerin sırtından kazanılmaktadır. Kibrit ve havai fişek fabrikalarında 50.000, camcılık’ta 50.000, kiremitte 1 milyonun üzerinde çocuk çalıştırılmaktadır. Taş ocaklarında ve anahtarcılıkta benzer şekilde çocuklar kullanılmaktadır. Katmandu’da 40.000 çocuk halı dokuyucu, kiremit fabrikasında, restoranlarda ve çaput toplayıcısı olarak çalıştırılırlar. Ülkenin %46 verimli toprağını nüfusun sadece %6.3’ü paylaşıyorsa, burada eşitsizlik sistemin kendisinin egemen bir parçasıdır.

Pakistan’da Labor Liberation Front’a göre 20 milyon kadar borçlu-köle vardı ve bunun 7,5 milyonu çocuktu.

Yoksul tarım alanlarından gelen kitleler ekonomik büyüme için ham-madde olarak en iyi biçimde karın tokluğuna kullanılır. Sermaye nerede sömürü olanağı bulursa oraya kaymada becerisini sürekli arttırmaktadır. Ham-madde olarak kullanılan insanların bu pazar ekonomisinin egemenliği altında kendilerine tanınan bir çıkış yeri yoktur. Güney Afrika’da aspestos arasında çocuklar kırbaçla çalıştırılmakta, iki yıl içinde ölmekte, hiçbiri on yaş ötesinde canlı kalmamaktadır. Hele Latin Amerika ülkelerinin bazılarında çok daha kötüdür. 1979'da uluslararası çocuk Yılında, Anti-Slavery cemiyetinin raporuna göre (1979) sadece Colombia’da 3 milyon çocuk çalıştırılmaktaydı. 10 yaşındakilerin dörtte üçü haftada yedi gün çalışıyordu, ve dörtte biri de günde 13 saat çalışıyordu. Çocukların çalışma şartları 19'uncu yüzyılda İngiliz çocuklarının kapitalistler tarafından kömür madenlerinde nasıl çalıştırılmalarını andırmaktadır: Kömür ocaklarının en derin yerlerinde hiçbir koruma tedbiri olamadan, havalandırmasız, el aletleriyle kömürü kazıp torbaya doldurup dışarı taşıyorlardı. Aynı şey Kolombiya gibi ülkelerde çocukları 280 metre yer altında çalıştırarak yapılmaktadır. Dünyanın en fukara ülkelerinden biri olan (bunun anlamı avuç içi kadar bir azınlığın ülkenin zenginliklerini bölüşüp geniş kitleleri sefaletin en aşağı seviyesine ittiği bir ülke olan) Haiti’de yoksul çocuklar üvey-evlat olarak alınmakta ve ev hizmetinde köle olarak kullanılmaktadır. Bu çocuklar yerde yatırılmakta ve yemek-artarsa yemektedir. Dört yaşındaki çocuklara bile yemekten temizliğe kadar evin bütün işini gördürülmektedir. Türkiye'de de benzeri şekilde çocuklar kullanılmaktadır.

Amerikan sermayesinin Amerikan işçi sınıfını sömürmede hala devam eden en baskıcı ve sömürücü bir biçimi “sweat shop” olarak nitelenen, özellikle giyim-dikim endüstrisidir. Bu yerlere sweat shop (=ter dükkanı) denmesinin nedeni çalışma koşullarından ileri gelmektedir. Bu yerler, yasalara uygun olmayarak, fakat polisin çok iyi bildiği, çalıştırılan yerler olduğu için, soğutmadan yoksun, havasız, çalışan zavallıların şakır şakır terlediği hangarlardır. Bu yerlere insanlar hayvan gibi tıkılıp hayvan gibi çalıştırılır ve hayvana verilen karşılık kadar bir ücret verilir. Amerika’da 1820'de tekstil işçilerinin yarısı on yaşının altındaydı ve günde en az on saat çalışıyorlardı. Cam\glass fabrikalarında, örneğin New Jersey eyaletinde, Pennsylvanya’da, Indiana’da ve West Virginya’da, 7500 çocuk 130 derece altında yanarak çalıştırılıyordu (Manning, 1993).Çocukların sömürüsü Amerika'da ortadan kalkmış değildir. Hala 5 yaşına kadar küçük çocuklar tekstil endüstrisinde, mevsimlik-tarım işçiliğinde çalıştırılmaktadır. Her yıl 60.000 üzerinde çocuk işyerinde kötü koşullar nedeniyle kazaya uğramaktadır. 1992'de Amerikan Department of Labor çocukların çalıştırıldıkları koşullarla ilgili araştırmasında yasaların 11.000 kez çiğnendiğini buldu (Manning, 1993; Erdoğan, 1995b).

Bu yerler sadece Amerika’da değil,Türkiye dahil her ülkede vardır. Örneğin Tayland’da 10.000 kadar çocuk, çoğu 10 yaşının altında, bu sweat shoplara satılmakta veya kiralanmaktadır. Sadece giyim-endüstrisinde değil makine parçalarını ve baterileri yerleştirmede, paketlemede, kağıt ürünleri yapmakta, konfeksiyonda, cam endüstrisi gibi çeşitli alanlarda kullanılmaktadır.

Benzer şekilde, Amerika'da ve diğer ülkelerdeki tarım işçileri, özellikle göçebe işçilerin sömürüsü yedisinden yetmişine kadar ailedeki herkesi içerir.

Özellikle kız çocuklarının ev işinde hizmetçi olarak kullanılması her ülkede belli ölçüde yaygındır. Bu kullanım ücretli-kölelik biçiminden sahip-kölelik biçimine kadar çeşitlilik gösterir. Kolombiyalı 7 yaşındaki bir kız çocuğunun hizmetçi olarak öyküsü sadece bir örnek: "Bütün gün beni evde kilitli olarak bırakıyorlar. Sabah saat dört sıralarında kalkmak, patron için kahve ve kahvaltı hazırlamak zorundayım. Ardından karısı ve çocukları için aynı şeyi yapıyorum. Hepside erkenden evi terkederler. Sonra, bulaşıkları yıkarım, yatakları yaparım, ve bitirdiğimde pencereden dışarı bakarım. Ardından, akşam yemeğini hazırlarım ve akşam saat sekiz sıralarında yatmaya giderim. Bana bunlar için bir şey ödemezler, çünkü patron annemin arkadaşı.” (Sawyer, 1986)

Hizmetçi kullanmanın nedeni zorunluluktan çok güçlülüğün ve ezme ilişkisiyle elde edilen sosyo-kültürel doyumun ve gösterişin bir ifadesidir. Brezilya ve diğer Latin ve Asya ülkelerinde, örneğin, tarım alanındaki bir çocuk, kentte yaşayan birine ve çoğunlukla bir yakınına evlatlık olarak verilir veya satılır. Böylece yoksul aile besleyecek bir boğazdan kurtulur ve kentteki aile bedavadan veya çok küçük bir fiyat karşılığı kendilerine kullanacakları ve böbürlenecekleri bir köle edinirler.

Özellikle Güney Amerikanın Kuzey-batı bölümünde Amerindian (amerikan-yerli) çocukları (ve aileleri) hayvan olarak nitelenirler. Bu insanlar yakalandığında ev-hizmetçi-kölesi olarak kullanılmak için satılmakta veya hediye olarak verilmektedir.

Köle olarak satılmadıktan sonra ülkelerin hemen hepsinde çocuğun çalışmasına karşılık bir şey ödenir, fakat bu ödeme çocuğa yapılmaz, çocuğun ailesine veya sahiplerine yapılır. Kolombiya gibi ülkelerde çocuk belli bir para karşılığı üvey-evlatlık kılıfı altında satılır. Bazen Türkiye'de olduğu gibi aile ve tanıdık işinde çalıştığı için çalıştıran sömürgene çocuğa bir meslek öğrettiği ve hayata hazırladığı için teşekkür edilir. Bazen, örneğin tarımda çalışıyorsa, bir iki çürük domates, patates vs, eğer hizmet servisinde çalışıyorsa yılda bir ayakkabı veya pantolon çocuğun eline tutuşturulur. Fakat genellikle belli bir ücret çocuğun ailesine ödenir.

Dünyanın her ülkesinde tarım alanlarında hayat hem çalışma alanı seçeneği azlığı hem de tarımın karakteri nedeniyle, büyük sayıda çocuk hiçbir pazarlık olanağı olmadan kullanılır. Güney Amerika'dan bir başka örnek verelim: Armando altı yaşında kiremitçilikte çalışmaya başladı. Başlangıçta su taşıyor ve kül hazırlıyordu. Biraz büyüyünce kalıp ve kesme işine başladı. Güçlenince de yükleme işine verildi. İşe sabahın dördünde başlıyordu ve bütün gün çalışıyordu.

Göçebe ve yerleşik tarım işçilerinin çocukları hemen her ülkede aileye ek gelir sağlama için tarım ürünlerini toplama faaliyetlerine sokulmaktadır. Bu da ya aile tarafından ekonomik zorunluluk nedeniyle ya da tarım sermayesi tarafından bütün aile kiralanarak yapılmaktadır. Amerikanın tarım bölgelerinde bile ürün toplama mevsimi geldiğinde göçebe işçiler 7'sinden yetmişine kadar, yasalara aykırı olsa bile, çalışırlar.

Mecburi okula gitme zorunluluğu konan ülkelerde çok fukara durumda olan insanlar çocuklarının okuyarak bir şey olacağı umudunu kestiklerinden, eğitim düzenini kendi çıkarlarına karşı bulurlar ve okula gönderme yerine bir mesleğe girmelerini daha uygun bulurlar.

Güney Avrupa ülkelerinde diğer Avrupa ülkelerinden çok daha yaygın olarak çocukları endüstride, elişlerinde, ve ticarette kullanma vardır. Bu iş yerlerinin çoğu kaçak olarak bu çocukları çalıştırır ve sömürürler.

Birçok ülkede fabrikalarda çalışan çocuklar dinlendirilmeden, başlarında sürekli hızlı çalışmalarını emreden patronun adamları tarafından itilmektedirler.

Bazı yerlerde çalışmaları karşılığı yiyecek almakta, ya büyükleri tarafından kabala bir parayla “kiraya verilmekte,” ya "meslek öğreniyor” bahanesiyle bedavaya çalıştırılmaktadır. Türkiye'de özellikle “sokakta gezeceğine, bir meslek öğrensin” savıyla çocuklar ekonomik sömürü ve ezme dünyasına atılmaktadır. Bu sömürüyü de çoğunlukla geniş aile içinde dükkan veya iş sahibi veya tanıdık biri yapar. Çocuğun sömürüsü aile ve tanıdık çevre içinde olur.

Avrupa ve Amerika’da endüstriyel devrim sırasında çocukların sömürüsü ve kötüye kullanılması uygulamalarının benzeri ve ya daha kötüsü bugün az gelişmiş ülkelerde uygulanmaktadır (UN Chronicle,1989).

Köle çocuklarının bu dünyadaki yeri daha da baskıcıydı: Baskı daha çok kendi kölelik çevresinden geliyordu: Çocuklarla yetişkinlerin dünyası arasında ilişki çocuklar "sakın konuşma ve sakin görünme" ile ayrılmış, ve aynı zamanda köleliğin görerek ve tecrübelenerek öğrenildiği bir dünyaya hapsedilmişlerdi. Çocuklar 5 ve 6 yaşlarından 15 yaşlarına kadar çer çöp toplama, temizlik gibi hafif işlerde kullanılırdı.

Çocukların en yaygın olarak kullanıldığı bir alan da hırsızlıktır. Bu Amerika’da özellikle araba hırsızlığında çocukların kullanılması çok yaygındır. Brezilya’nın her kentinde sokaktaki çocuklar hırsızlık (ve dilencilik) yoluyla kullanılmaktadır. Hırsızlık yapan çocuk, ekmek, su ve yiyecek gibi kendinin açlık ihtiyacını gideren şeyler dışında mal çaldığında, bu mal çalma bu mal için alıcı olan pazar tarafından teşvik edilmektedir. Çalınmış mallarla vurgun vuran pazarın varlığı, "çocuk artı açlık artı karnını doyurma durumu" "açlık artı hırsızlık artı pazar artı karnını doyurma" çemberini tamamlar ve bunun sürekliliğini sağlar. Dolayısıyla, Brezilya ve diğer ülkelerde yapıldığı gibi, çocukları hırsızlık yapıyor diye hapse tıkmak ve ardından durduramıyoruz diye politika-yakınması yapmak hırsızlık-pazarının sürdürülmesini sağlamaktır.

Çocukların örgütlü uyuşturucu madde ticaret yapanlar (her ülkedeki Mafya denen güruh) tarafından satıcı olarak kullanılması özellikle gelişmiş ülkelerde ve diğer ülkelerin kentlerinde çok yaygındır.

Çocuk tanımı 1973 Asgari Ücret Anlaşması kararına göre 15 yaşından aşağı olmayacaktı, hafif bir iş için bu yaş 12 olarak saptanmıştı. 1985'de sadece 29 Devlet bunu kabul etmişti. (Sawyer, 1988).

Çocukları koruma yasaları olsa bile ya rafta kalmakta ya da uygulamalar rüşvet alma bahanesini ve olanağını ortaya çıkarmakta ve böylece devletin bürokratları da çocukların sömürüsüne ortak olmaktadırlar. Çoğu az gelişmiş ülkelerde çocuk işçi yasaları ya yoktur ya da var olduğu halde pratikte uygulanmamaktadır.

Yasalar her zaman belirttiğim gibi güçlüler tarafından çiğnenmek ve güçsüzleri ezmek için kullanılır. Asgari ücret yasaları çocuklara, Reagan’in çocuklarımıza --kendi çocuğundan bahsetmiyor tabi-- işverenin şans vermesi yalvarışı ve bu şans vermeye karşı çocuklara minimum ücret altında ücret ödemelerinin meşrulaştırılması (zaten yasaldı) ücret-köleliği sisteminin çocuklara karşı uyguladığı genel politikayı özetler. Sermaye fırsatı asla kaçırmaz sadece yasaları çıkarı için kullanma, gerektiğinde bükme ile kalmaz aynı zamanda gerekli sigorta, vergi ve benzeri masraflardan kurtulmak ve mümkün olan en az ücreti vermek için kaçak olarak çocukları çalıştırarak yasaları çiğner. Bu yasa çiğnemede gelişmiş kapitalist ülkeler göçebe ve kaçak işçileri ve bu insanların çocuklarını kullanır. Az gelişmiş ülkelerde ise yoksul bırakılmış sınıfların bütün çocukları kullanılır ve kullanılmaya hazır bir durumda bekletilir.

 

 

 

B. TURİZM, ÇOCUK SEKS TİCARETİ VE KÖLELİĞİ

 

 

Ar Soh, 14, daha doğmadan önce ailesi tarafından satılmıştı. Şimdi Ar Soh her gün 5-6 turistle seks yaparak sahiplerine gelir sağlamaktadır (Manning, 1993). Tayland köylerinde kız çocuk doğrulduğunda aile tarafından bayram yapılmaktadır, çünkü bir gün ufak bir gelir karşılığı satılacak bir mal yaratılmıştır. Aile içindeki mülkiyet ilişkisi toplumsal materyal ilişkiler düzeninde çocuğu mal\sermaye için kullanılan bir duruma indirgemiştir.

Toplumsal sorunları bireye indirgeyerek kişileri suçlayan ideolojinin temsilcisi Reader’s Digest’in (Bütün Dünya) Amerikalı okuyucularına kendilerinin ne denli iyi koşullarda yaşadığını anlatan bir hikayesiyle, çocukların mülkiyet ilişkilerinde mal olarak kullanılmasını ve iş bölümündeki yerini açıklamaya devam edelim:

Sri lanka’nın Hikkaduwa tatil yerinde Londra’dan, Stutgart’dan ve San Fransisko’dan erkekler uzanmış güneşleniyorlar. Orta yaşlı bir Alman kıyıdaki on yaşındaki çocuğa yaklaşır ve “adın ne diye” sorar ve sonra çocuğu alıp ucuz bir otele yollanır (Ehrlich, 1993).

Tayland. 11 yaşındaki bir çocuk amcasının tatil köylerinden birinde bir restoranda servis yapan kızların ayda 50 dolar yaptığını ve bu parayla aileye büyük yardımı olacağı hikayesini dinliyor. Amcası çocuğu alıyor ve restorana 800 dolara satıyor. Çocuk bir odaya hapsediliyor ve orospuluk yaptırılarak kullanılıyor. Birkaç ay sonra, çocuğun babası restorana geliyor. Kız sevinçle babasına kendini buradan almasını söylüyor. Babası "patronundan borç almaya geldim, birkaç ay daha çalışırsan bu parayı öderiz" diyor (Bu durum babanın namussuzluğundan çok, bu namussuzluğu yaratan toplum düzeninin namussuzluğundandır.)

Çocukların köle olarak çalıştırılarak sırtlarından gelir sağlandığı geniş bir alan da seks ticareti ve seks endüstrileridir. Çocuklar bu alanda en çok seks için erginlere satılarak ve seks film ve mecmualarında kullanılmaktadır. Bu istisnasız dünyanın her ülkesinde değişen derecede olmaktadır. Elbette Amerika gibi en gelişmiş ülkede parklarda ve sokak köşelerinde kendini satıp Pezevenk’e para yapan en basit biçiminden yüksek kalite seks-tüccarlığına kadar çeşitlenen çocukları seks için kullanma faaliyetleri vardır. Sınıfsal merdivenden yukarı doğru çıkıldıkça hem talebin çeşidi hem kalitesi hem de ödenen para ve yapılan kâr oranı değişir. Amerika görmeye ve seyretmeye meraklı olduğundan olmalı porno filmleri ve resimlerinde çocukları yasa dışı olarak kullanma oldukça yaygındır.

Ankara. 1994. Keçiören’den otobüse arkadaşım Nazmiye ile bindim. Birkaç durak sonra genç bir kadın, iş-kadını gibi elinde küçük bir iş-adamı çantası ve yanında, hatırladığım kadarıyla, üç tane çocuk. Nazmiye “çocukları dilendirecek” dedi. Ben şaşırmadım, fakat her zamanki gibi meraklandım. Çocuklara sorduk, fakat çocukların ağzı kapalı, konuşmuyorlar. Gaziosmanpaşaya gidiyorlarmış. Kule’den birkaç yüz metre ötede, akşamları her yürüyüşümde yol kenarına serilmiş uyuyan çocuklar gördüm. Çocukların dilenmek için kullanılması ve böylece sırtlarından para yapılması her ülkede vardır. Amerika’da özellikle büyük şehirlerde çocuklar anneleri tarafından “yem olarak” kullanılmaktadır. Çocukların dilencilikle para yapan köle olarak kullanımı kentlerde daha çok örgütlü bir şekilde yapılmaktadır. Pakistan’da eli-tesbihli tüccarlar çocukları kaçıranlardan ucuza çocukları alırlar, güçsüzleri sakat eder, gözlerini kör eder ve dilenci-sahibe satarlar. Çocuklar için bu tür kullanım çocukları kasıtlı olarak sakatlama, kezzap döküp acınacak bir görünüme sokma, seksle bulaşan hastalıklar sonucu ölümler getirir.

Evlerinden kopmuş ve\veya aileleri tarafından satılan çocuklar belli ellerde barınak ve yiyecek verilerek bir çatı altında toplanmakta dilenci olarak başlayarak, ardından seks de buna katılarak para kazanmada kullanılmaktadır. Çocukların seks-kölesi olarak kullanılması aynı zamanda çocukları ruhsal ve fiziksel tahribe uğratmaktadır. Seks organlarının yırtılması, kesilmesi, yabancı maddeler sokulması, havasızlıktan ölme ve gonoriya sonucu bademciklerin şişmesiyle boğulma, intiharlar, aids, vücudun diğer taraflarına yapılan sadistçe zararlar bunların sadece bazılarıdır. Sadece kız çocukları değil erkek çocuklar da bu amaçla kullanılmaktadır. Bir Güney Amerikalı çocuğun belirttiği gibi “ Latin Amerika'da en çok aranan orospu çocuk on ile on dört yaşları arasında olanlardır.” (Fernant-laurent, 1983).

Brezilya çocukların seks için yaygın olarak kullanıldığı bir ülke olarak bilinir. Sadece Para eyaletinde 11-15 yaş arası orospuluk yaptırılan kızların sayısı 30.000 üzerindeydi. Çocuklar hırsızlık ve diğer nedenlerle yakalandıklarında, elektrik şok ve diğer akla gelmeyen işkencelere tabi tutulmaktadır. Buna karşı gelenlere de polis “toplumun en aşağısındakiler için” yapılan bu ilgiyi saçmalık olarak nitelemektedir (Manning, 1993).

 

Güneydoğu Asya ülkelerinde oldukça yaygındır. Bu o denli fazlalaşmıştır ki tarım alanlarında çocuk görmek zordur (Srisang, 1991).

Tayland’da Kadın Enformasyon Merkezine göre 30.000, Kadınların Arkadaşları’na göre 200.000 ve NGO (Devlet kurumu olmayan örgütler) göre 800.000 çocuk seks amacıyla kullanılmaktadır.

Sri-Lankada Mafyanın kontrolü altında 10.000'den fazladır.

Taywan’da sayısı bilinmemektedir. 30.000 kavim-kadını orospuluk yapmaktadır. Çocukları genellikle Taksi şoförleri satmaktadır.

Hindistan’da 400.000 üzerindedir. Her yıl 100.000 üzerinde Nepal kız-çocukları Hindistan’a kaçırılmaktadır. Bu satırları okuduğun sırada,Hindistanda bir yerden diğer bir yere 20.000 kız çocuğu transfer edilmektedir. Bu çocuklar açık arttırmayla hayvan sürüsü gibi satılmaktadır. Transit merkezleri Agra, Benares, Calcutta ve Morena’dir. Ana pazarların başında ise Delhi ve Bombay gelir.

Bangladeş’de kız çocukları Hindistan yoluyla Pakistan pazarına götürülmektedir.

Türkiye’de böyle bir şey yoktur. Böyle bir şeyler olduğunu söyleyen bölücüdür ve meşhur bilmem ne yasasıyla fena halde çarpılır. Türk insanı vatanperverdir, dini bütündür, çocukları büyük titizlikle korur, zorla çalıştırarak iş ve ticaret ve meslek öğretir,“savaşa hayır” gibi afiş falan asıp yoldan çıkarsa döverek, hapisle ve işkenceyle yola getirir, bölücülük yaparsa böler, azınlıklara hak falan diye saçmalarsa çarpar, kısaca çocuklara çok yakından dikkat ve itina gösterir. Bir zamanlar Amerikalı bir "ilerici" okul arkadaşım Amerika’yı eleştirdiğimde, bozulduğunu hissettim, yüzünden belliydi: Başkalarının bize ne mok olduğumuzu hatırlatmasından kimse hoşlanmaz. Amerikan Human Rights örgütünün Türkiye'de insan haklarının “h” sinin bile olmadığını ve çocuklara devlet terörü altında işkence yapıldığını okuyunca (Human Rights Watch, 1992), insanın kafası bozuluyor: Size ne lan, çocuk bizim çocuğumuz, döveriz de severiz de. Kasap sevdiği deriyi, yere vururmuş!! Kocanın vurduğu yerde gül biter!!. Bilmiyor musunuz bunları? Size gaddarlığın nasıl meşrulaştırılacağını da mı biz öğreteceğiz. Hadi hadi, saklamayın, siz bizden çok daha ilerisiniz bu konuda...

Hindistan, Kenya, Brezilya, Filipin, Tayland, Pakistan ve diğer ülkelerin yöneticileri havluyu ringe atarak “elimizden bir şey gelmiyor, durduramıyoruz” diyerek mağlubiyeti ilan etmektedirler. Ellerinde geleni yapıyorlarmış, fakat çocukların vücutlarını satmasını engelleyemiyorlarmış. Çocuk sömürüsü meşrulaştırılmış gayrimeşru (ve meşru) ekonomik politikanın parçası olursa, turizmle kalkınma sloganlarıyla gelen turizm ve seks ticareti ilişkisi pazardaki arz ve talebe göre ve seks ticareti yapan ülkeler arasındaki rekabete göre anlamlandırılırsa (seks turist getirir, seks yokluğu turisti başka yere gönderir), o zaman elbette elden hiçbir şey gelmez. Çünkü çocuk sömürüsü ve seks ticareti egemen ekonomik ilişkilerin ve siyasal ekonominin pratikteki egemen gerçeği olur.

Filipinlerde seks turizmi için kullanılan çocuk 20.000 üzerindedir. Çoğu 12 yaşının altındadır. Müşterilerin başında endüstriyel batının turistleri, sonra Japonlar ve Filipinli “yaşlı adamlar” gelmektedir. Çocuklar sokaklarda yatmaktadır.

Paris’te 18 yaş altında 5.000 erkek çocuğu ve 3.000 kız çocuğu orospuluk yapmaktadır.

Seks turizmi dünyanın bir ucundan diğer ucuna kadar hemen her yerde olmaktadır. Seks turizm endüstrisi hem dışarıdan turist olarak gelmeyi hem de dışarıya ihracı geliştirmiştir. Bu arada Bilgisayar şebekeleri ve basın yoluyla seks turizmi pazar ilişkileri modernleştirilmiştir. Örneğin Kuzey Amerika Adam\Çocuk Aşk Birliği (NAMBLA) New York ve San Fransisko merkezlerinden sadece Amerika'da değil dünyada seks bulma ile ilgili enformasyon veren ülke çapında şebekelere sahiptir.

Asya’ya Avrupa'dan, Amerika'dan, Kanada’dan, Avustralya’dan, Yeni Zelanda’dan, Japonya ve diğer Asya ülkelerinden gelen turist artışıyla çocukların seks ticareti ve orospu olarak kullanılması artışı arasında direk bir ilişki bulunmuştur (Sridang ve diğerleri, 1991).

Peki adalet sisteminin polisi ne yapar bu ülkelerde? Ne yaptığını ve ne kadar yaptığını anlamak için bilim adamı olmaya gerek yok. Birçok ülkede polisler “benim memurum işini bilir” ideolojisinin etkin bir biçimde uygulayıcısıdır. Adaletin cilvesi: Manila’da tatildeki bir Japon iş adamı otel odasında dokuz çocuğu kötüye kullanması nedeniyle tutuklandıktan sonra, her çocuk için 80 dolar kefalet ödeyerek serbest bırakıldı ve ülkesine kaçtı. Seks ticaretinden ve çocukları bu nedenle kullanmadan dolayı hapse atılan ve cezalandırılanların sayısı her ülkede hiç denecek kadar azdır. Hele Amerika gibi ülkelerde “kişisel özgürlüğe ve ifade hürriyetine” sığınarak bu faaliyetleri örgütleyenler engellenememektedir. Amcası tarafından satılan çocuk 4 yıl sonra polis tarafından yapılan bir baskında alınıp bir çocuk sığınağına verildi. 15 yaşındaki çocuk sevinçli ve umutlu, bir gün evlenip aile sahibi olmayı düşünüyor. Sığınak çocuğun AIDS'e yakalandığını belirtti. Filipin’de diğer ülkelerde zaman zaman olduğu gibi siyasal amaçları gerçekleştirmek için seks turizmi ve çocukların seks için kullanıldığı yerlere\bölgelere baskınlar yapılır, bunlar teşhir edilir. Ardından “yeterince olmuyor, fukaralık çok fazla, durdurmak olanağı zayıf” diye çaresizlik ve kaçınılmazlık öne sürülür. Seks turizminin getirdiği para bu parayı getirmede yem olarak kullanılan çocuklardan çok daha önemlidir, turist kaçarsa, bu endüstriler ne yapacak? Turizmi teşvik, yumuşak turizmle falan desteklenerek kasabalara ve köylere de yayılarak, yerel orospulaşmayı da sağlamalı ki ülke kalkınsın. Endüstrileşemiyoruz, endüstrileştirilmiyoruz, tek umudumuz, turizm ve turizmle gelen kültürel orospulaşma ve bunu da bol bol kalkınmak için kullanmak gerekir. Kimin kalkınması? Kaybeden kim, kazanan kim? Kaybedilen ve kazanılan ne?