KÖLELİKTE  KONTROL MEKANİZMALARI VE BAŞKALDIRI

SUÇ VE CEZA:

DÜNÜN KIRBACI BUGÜNÜN ÜCRET POLİTİKASI

Kaçmaya karşı daima zincir vardı. Zincirin kırıldığı yerde de ceza.. Ceza, aynı zamanda, ayaklanma korkusuyla yaşayan sahiplerin, bu korkularını korku vererek yenmesine yardım eder. Bugünün ordularının varlığı, ulusal ve uluslararası silahlanma ve silahlı faaliyetler, bu korkunun sistemleşmiş biçiminin ifadeleridir.

Kölelikte en yaygın olarak kullanılan ceza kırbaçlama ve Osmanlılarda ve Orta Doğuda falakaya yatırma olmuştur. Bunun ötesinde, efendiler yasalarla köleleri çeşitli işkence ve öldürme şekilleriyle cezalandıran kontrol mekanizmaları kurmuşlar ve uygulamışlardır. Eski kölelerin anlattıklarından birkaç örnek verelim:

Georgia'da (Amerika) bir kölelinin belirttiğine göre, efendisi herhangi bir kötü ceza düşünüp bulamadığında, köleyi dışarıdan içeri doğru çakılan çivilerle dolu bir varile sokuyor, varilin ağzını kapatıyor, ya bir tepeden aşağı yuvarlıyor ya da bir akarsuya atarak köleyi boğup öldürüyordu. Bazı köle sahipleri ceza olarak köleleri hayvan damgalar gibi damgalıyor veya yakıyordu. Bir diğer köle sahibi, barbekü yapmak için bir çukur açıyordu, çukura kömür koyup yakıyordu, sonra köleyi çubuklara bağlayarak ateşin üzerine şiş kebap yapar gibi yatırıyordu. Ayaklardan veya bileklerinden asarak sallandırma da sık kullanılan cezalardandı (Rawick, 1977).

Şeker kamışının şekerini yiyen yakalandığında, onu diğer köleler yere yatırıyor ve kölelerden biri ağzına büyük çişini yapıyordu.

Diğer ceza şekilleri zincire vurma, boynuna çelik halka takma, ufak barakalar ve yeraltı mahzenlerinde hapsetme ve yüzlerini damgalama gibi biçimlerdeydi. Köle sakatlandığı örneğin ayağı kırıldığında, dövülerek öldürülüyordu.

Fakat araştırmada, kölelerin çoğunun tekrarladığı ceza biçimi kırbaçlama olmuştur. Amerika’daki eski köleler arasında yapılan bir araştırmada, 688 öyküden sadece % 5 efendilerinin kötü muamele yapmadığını belirtmiştir (Rawick, 1977). 331 köle arasında yapılan araştırmaya göre, kendilerine ceza olarak % 60”ı kırbaçlandığını, % 1.2’si zorla seks yapıldığını, % 27'si gaddarlık yapılmadığını, % 8.5'i ise cezanın haklı olarak verildiğini, dolayısıyla cezayı hâk ettiklerini söylemiştir (Rawick, 1977). Yapılan diğer bir araştırmada, 688 kişinin, % 61'i kırbaçlamaya, % 6.5'i öldürmeye, % 5.8'i zorla-sekse, % 4.1'i köle kadınların besili boğa gibi kullanılan bir zenci erkek tarafından "döllenmesine" şahit olduklarını belirtmiştir. Sadece % 2.1 şahit oldukları cezanın haklı olduğunu söylemiştir.

Kırbaç köle için uyma ve hata yapmama sembolü olarak, ve köle sahipleri için ise, yola getirme, hizada tutma aracı olarak görev yapıyordu. Kırbaç ve kırbaç korkusu, meşrulaştırılmış zorbalık ve kaba kuvvetle baskıyı anlatıyordu. Kırbaçlama ya efendi tarafından ya da diğer bir köle tarafından yapılıyordu ve ibret almaları için diğer kölelere seyrettiriliyordu. (İbret vererek korkutma ve yıldırma görevini bugün televizyonlar, özellikle haberlerle, yapmaktadır). Bazı köle sahipleri daha da ileri giderek kırbaçla kabarık yerlere acı biber, veya sıcak mum döküyordu.

Güçlü çocuk yapan köle kadınlar yeni köle üretmeleri için diğerlerine nazaran iyi muamele gördü. Ufak tefek, güçsüz kölelerin çocuk yapmaları hadım edilerek önleniyordu. Erkek köleleri hadım etme Osmanlı saraylarında yaygın bir uygulamaydı. Hadım ağaları bu hadımların günlük faaliyetlerini yürüten ve düzenleyen baş-köleydi. Köle sahiplerinin kölelerin çocuk yapmasına karışması oldukça yaygındı. Özel köleler bu nedenle yetiştiriliyor ve kiralanıyordu. Bu köleler diğer kadınları hayvan gibi döllemede kullanılıyordu. Amerika'daki bir araştırmada eski kölelerin 36'sı köle sahibinin kölelerini eşleştirmeye katıldığını, 17'si efendilerinin kölelerin çocuk yapmasını teşvik ettiğini, 23'ü döllemek için bir zenciyi kullandığını veya kiraladığını belirtmiştir.

Bütün bunlar arasında köle ailelerine en büyük tehlike köle satımı yoluyla ailelerin dağıtılması olmuştur. Amerika'da köle ailelerin yüzde doksanına yakınında aile fertlerinden en az biri satılmıştır.

Osmanlı kölelik sisteminde hadım edilen kölelerin evlenmesi konusu fiziksel olarak ortadan kaldırılıyordu. Kadınlar da zaten cariye olarak kullanılıyordu. Amerikan kölelik sisteminde köleler arasındaki evlilik çok ciddi olarak alınıyordu: Evlenmeden sonra boşanma çok enderdi. Evlilik hayat boyu beraberlik olarak görülüyordu. Köleliğin zorbalığında aile bağları ve sevgisi güçlü bir alternatif olarak gelişti. Amerikan köleleri arasında evliliklerin % 30'a yakını "dışarıdan evlenme," yani başka yerlerden evlenme biçimindeydi. Köle sahipleri genellikle kölelerine "eşlerini görme” izni veriyordu.

Köle ve efendi arasındaki ilişki toprak sahibinin servetiyle ilişkili bir biçimde değişiyordu. Büyük toprak sahiplerinin köleleriyle ilişkisinde kişisel yakınlık ve bire-bir doğrudan ilişki yüzeydeydi ve materyal çıkar sağlamanın ağırlığı açıkça hissediliyordu. Fakat küçük çiftliklerdeki kölelikte, köle sahibiyle köle arasında günlük ilişki birbirlerini yakından tanıma olanağı veriyordu. Bunun köleleri muamele ve kölenin patronu ve patronun kölesi hakkındaki duygularını ne denli etkilediği belli değil, fakat genellikle küçük çiftliklerdeki kölelerin büyük çiftliklerdekinden daha iyi muamele görme olasılığı fazladır.

Kapitalist egemenlikte durum oldukça değişmiştir: Dünün kırbacının yerini bugünün ücret politikası almıştır: İşe alma, işten atma, ücretleri ve fiyatları ayarlama, işin yapılış koşullarını belirleme gibi...

Eski kölelerin üzerlerindeki fiziki baskı epey ağırdı. Cezalandırma dövmeden öldürmeye kadar gidiyordu. Bu nedenle köleler parmaklarını, ellerini, gözlerini, dişlerini kaybediyor ve dayağın fiziksel sancılarını iyileşinceye kadar çekiyorlardı. Günümüzdeki yeni kölelikte bu fiziksel işkence biçimi ortadan kalkmış ve onun yerini çok daha kalıcı ve hem fiziksel hem de psikolojik bakımdan çok daha ızdırap verici biçimler almıştır: Modern teknolojinin kullanıldığı iş yerlerinde (fabrikalarda, tarlalarda vb) uygulanan ücret politikasının yarattığı yoksulluk; işinden olma ve iş bulamama korkusu; uygulanan üretim (çevre dahil) politikasının ortaya çıkardığı hastalıklar ve sakatlanmalar sonucu her yıl dünyada milyonlarca insan ızdırap çekmekte, yavaş ölüme mahkum edilmekte ve ölmektedir.