KÖLELİKTE  KONTROL MEKANİZMALARI VE BAŞKALDIRI

irfan erdoğan

Köleliği oluşturan materyal üretim ilişkileri biçimi aynı zamanda bu oluşumun kontrol mekanizmalarını da getirir. En güçlü kontrol mekanizması bu oluşumun çıkıp geldiği ve tutulduğu örgütlenme biçimidir. Bu örgütlenme biçimi içinde örgütlü kontrolü sağlayan kurumlar daima zorunludur: Adalet sistemi ve silahlı güçler. Her örgütün ve biçimin varlığının gerekliliğini anlatan sembolik-yapı (üst-yapı) vardır. Bu sembolik yapıyla gelen kontrol mekanizmalarının başında ideoloji, kültür, gelenek ve görenekler, adetler gelir. Böylece kontrol mekanizmaları materyal alandan başlayarak materyal olmayan alana ve oradan geriye materyal alana dönecek bir şekilde işleyerek, genel yapıya destek sağlayan bir bütünlük oluştururlar. Sembolik-yapı veya üst-yapı örgütlenmeleri ve anlatımları sadece günlük ekonomik ilişkilerdeki ideolojik açıklamalarla değil, kişinin doğumundan başlayarak bütün hayatı boyu tecrübelediği ve tecrübelemek zorunda kaldığı sosyalleşme (sosyalizasyon), yani toplum içine entegrasyonla\bütünleşmeyle, toplumun egemen kültür ve ideolojisini aşılamayla sağlanır. Sosyalleşme sürecinde egemen ideolojiye bütünleşmenin (ideolojiyi benimsemenin) işçi-köleliğinden başlayarak aynı sınıf içinde aynı sınıfı gözetlemek, eğitmek, idare etmek, yönetmek gibi pozisyonlandırmalarla ödüllendirilirler. Dolayısıyla modern kölelerin bir bölümü birbirinin elinden ekmek alma ve diğerini aç bırakmada kapitalistin sömürüsünden arta kalanı kapmaya çalışarak, kapitalistin kendilerine yaptığını kendileri de başkalarına yapıp, pay alma yarışına girerler. Sosyalleşmede egemen ideolojik pratiklere uymamak ya psikolojik hastalığın ve beceriksizliğin bir ifadesidir; geri zekalılık dahil, ya da başarısızlığı nedeniyle hınçtan gözü dönmüş engellenmişlerin (örneğin engellenmiş aydınların) toplumu yıkma, vatanın dirliğini ve birliğini bozma, milleti esaret altına sokma girişimleridir, dolayısıyla cezalandırılmalıdır. Bu “vatan hainleri, bölücüler” ve “sapıklar” üzerinde egemen sosyalleştirme işlemleri çalışmadığı için başka türlü kontrol mekanizmaları kullanılır. Bunlar da “cin çarpar, cehenneme gidersin, Allah’ın gazabına uğrarsın” korkutmalarından; iş verilmeyerek, bulduğu işten CIA ve Milli İstihbaratın en demokratik girişimi sayesinde kısa zamanda ayağı kaydırılarak; adaletin pençesinde mahkemeler, hapisler, işkencelerle paralanarak; polisle, vurucu timlerle, dini bütün veya vatanperver örgütlerin fedakar bombalı ve kurşunlu girişimleriyle, gerekirse orduyla “doğruyu” göstermeye kadar çeşitlenen demokratik baskı yolları kullanılır. Emperyalizmin füzeleri ve filoları uluslararası sömürü düzenini korurken, Amerika ve birkaç ülkenin dışında bütün ülkelerin orduları ulus içi sömürü düzenini koruma görevini yaparlar.

Kontrol mekanizmaları, dolayısıyla, hem köleler kitlesinin vurgunluğuyla elde edilen ideolojik egemenlikle hem de yasalardan gizli teşkilatlara kadar geniş bir alanı kaplayan adalet sisteminin kendi yasalarını işkencelere kadar uzanan bir şekilde çiğneyerek uyguladığı “yasal baskı” ve en son çare olarak silahlı kuvvetler yoluyla uyguladığı diğer yollarla vurarak ikna yollarlını içerir.

İşbölümüyle yaratılan ve ideolojik egemenlikle tutulan kontrolün yanında, daima ceza ve yasalarla getirilen kontrol zorunludur. Suç ve ceza her zaman yasalarla tanımlanmışın içinde uygulanmaz. Toplum yapısında ilişkiler biçimi çeşitlendikçe ve egemenliği sürdürme bu çeşitlilik içinde karmaşıklaşan mücadele ve ilişkilerle yürütülmek gereği arttıkça, egemenlik yerel seviyeden merkezi idarelere kaydıkça, yasalar da hem sayı hem de kapsam bakımından artmıştır. Suç ve ceza yerel güçlerin ve sahiplerin keyfi uygulamalarından çıkmış devlet kavramı içinde genelleştirilmiştir. Bu elbette keyfiliği ortadan kaldırmamıştır.

Köleler arasında dayanışmayı kıran bir politika da aile ve akrabalık bağlarını köle aileleri satarak birbirinden ayırma olmuştur. Bu atomlaştırma politikası bugün kapitalist ideolojinin geleneksel aile yapısını ve bağını yok eden ilişkiler biçimini teşvikinde görülür.

Amerikan tarihinde kitle iletişim araçları kızılderililerin çoluk, çocuk yok edilmesi gerektiğini söylemekten ve savunmaktan hiçbir zaman (son zamanlar hariç) geri durmadılar ve Kızılderililerin katliamları zafer çığlıkları ve şenliklerle karşılandı. Amerikan Kızılderilileri topraklarından edilmekle kalmadı, aynı zamanda reservasyon denilen toplama kamplarına kondu ve açlığa mahkum edildi. Çoğu kez açlığa ve köleliğe dayanamayan Kızılderililer başkaldırdılar ve bu hem onların hem de diğer Kızılderililerin çoluk çocuk öldürülmesi için bir bahane oldu.

En etken denetim yollarından biri de cahil bırakmadır. Cehaletin desteklenmesini kölelikte okuma ve yazmanın köleler için gereksiz görülmesinde ve yasaklanmasında görürüz. Gizli olarak okumaya çalışanlar ise çeşitli biçimde cezalandırılıyordu: "Eğer bir kitaba bakarken yakalanırsak, sanki bir insan öldürmüş gibi muamele görüyorduk. Yazı yazmayı önlemek için ceza olarak baş parmak eziliyor veya kesiliyordu.” (Rawitck, 1977, vol.4). Eskiden okuma yazma kölelere yasaklanmıştı ve kölelerin eğitimi kölelik için tehlikeli görülüyordu. Köleler okuma yazmadan yoksun edilerek cahil bırakılıyordu. Bu kölelik sisteminde kölelik politikasının önemli bir parçasıydı. Bugün, ücretli-kölelikte okuma ve yazma (dinleme ve seyretme) egemenliğin gereklerinden biri olarak görülmektedir. Okuma yazma (dinleme ve seyretme) egemen eğitim ve iletişimle yaratılan ve tutulan yeni cehalet, eskinin yerini almış, egemenliğin ve zincirine vurulmanın en önde gelen parçası olmuştur.

Kısaca, dünün okumamışlığı ve bugünün okumuşluğu, cehaletin beslenmesi ve böylece kölelik düzenlerinin tutulmasında önemli bir rol oynar.