SEVGİ, SEVİŞME VE SEKS
irfan erdogan
Akşama kadar eşşek gibi çalışıyorum 
			diyen adamın
	 en çok sevdiği karısı Huriye'de
		tatlı gülüşü ve güzel gözleri değil
			küçükken sağdığı sarı ineği andıran
				kocaman memeleriydi gerçekte
Hiç sevmediği ise
	durmadan kendini
		şikarla köşesine çekişiydi
Çok bozuldu bu işe eşşek gibi çalışan adam
Valla dedi
	kızdırma kafamı Huriye
		yoksa iğne döşerim köşendeki minderine
			batar sonra en münasip yerine.
Yine de şanslıydı Huriye
	çuvaldız seçebilirdi herif iğne diye
	Şaşırma Huriye
	iki karış açma ağzını öyle
		erkeğin o senin  
			döver de
				sever de	
					sana ne
Nankörlüğü bırak cadı karı
		İnadı da
		     yat aşşa.
Baksana
 	herif neler yapmamış ki senin için:
	Ev döşemiş sana
		Namusunla oturasın diye
	Karnındaki sıpa onun sıpası
			mutfaktaki ocak bile.
	Erkek dediğin 
		böyle olur işte:
	Dudaklarında Marlboronun tadı
	Nefesinde kaliteli nikotin ve fıçı birası
	Acılı soğanlı çoban salatası	
	Tükrük köfte
	Bol sarımsaklı şirdan
	Bir solukda yuttuğu Big Mac
	Chanel-21
	Old Spice
	Hamam otunun en iyisi
	Dişleri gök kuşağı gibi rengarenk
	Yuvarlak bir göbek
	Daha ne istiyorsun Huriye
	Şikara çekiyorsun kendini ne diye
	İstediğin ne Alla'n belası
	Çuvaldız mı?

Rıfat eşiyle seviştiğinde her şey kısa zamanda bitiyordu. Pek de zevk almıyordu. Eşi ise çok hoşnutsuzdu bu durumdan. Kadın çirkin falan da değildi. Tam aksine epey güzel ve çekiciydi. Peki sorun neydi? Rıfat günlük ilişkilerinde eşinden memnun değildi. Hoşnut olmayan bir evlilikleri vardı. Öte yandan, Rıfat kız arkadaşıyla beraber olduğunda, yarım günü yatakta sevişerek geçiriyorlardı. Arkadaşı orgazmlarının sayısını bile şaşırıyordu. Düşün, eşiyle beş dakkada beşiktaş, kız arkadaşıyla ise filmlerdekine taş çıkartacak şekilde saatlerce sevişme. Yoksa ilk heyecan olduğu için miydi bu? Hiç de değil. Arkadaşıyla üç seneden fazladır hem de her hafta birkaç kez yapıyorlardı. Sadece ilkinde ve sonradan birkaçında Rıfat Beşiktaş'a çabukça ulaşmıştı. Diğer zamanlar eve dönmek zorunda oldukları için bitiriyorlardı. Kız çok mu güzeldi? Yoo. Gerçi karısından birazcık uzun ve topluydu, fakat karısı ondan daha çok güzeldi. Rıfat ayni Rıfat. Aynı hafta içinde hem eşiyle hem de arkadaşıyla sevişiyordu. Karısıyla seviştiğinde Beşiktaş'a füzeyle gidiyordu. Diğerinde ise, gezerek, eğlenerek, parklara uğrayıp çiçekleri falan öpüp koklayarak, güvercinlere yem atarak, kenarda oturmuş fukaraya para vererek, ayakkabısını boyatarak, simit ve dondurma yiyerek yavaş yavaş varıyordu Beşiktaş'a. Neden? Beraberlikleri sırasında, ne kız ona ne de o kıza kırıcı bir davranışta bulunmamış, kırıcı bir söz söylememişti. Kazara kırdıklarında ise, özür dileyip affedilmişlerdi. Eşiyle ise daha evliliklerinin ikinci haftası atışmışlardı. Sidik yarışması durmamıştı ki hiç. Kız arkadaşı ona, o da kıza, anlayış ve arkadaşça sevgiyle davranıyordu. Eşiyle olan ilişkisinde böyle bir anlayış nadirdi. Peki eşiyle karşılaştıklarında ve ilk zamanlarda nasıldı? Volkan gibi, şelale, durmayan gök gürültüsü ve dinmeyen yağmur gibiydi. Peki ne oldu, kıran mı girdi? Yok oldu. Kendiliğinden mi? Hayır. Birlikte ettiler içine.

Sevişmek sürekli olarak sayısız şeyleri zaman ve yer içinde paylaşmaktır. Sevişmek paylaşarak bütünleşmektir. Sevişmek binlerce parçanın birleşmesi, sevgi ve aşk denen bütünlüğü oluşturması ve bu oluşumu sürekli beslemesi demektir. Sevişmek bu bakımdan sevginin aktif ögesidir. Seks ise sevginin ifadelerinden biridir ve aktif öge olarak sevişmenin içinde yer alır. Yani, sevişmek seksten çok daha kapsamlıdır. Seks ise sevişmenin içindedir ve dar bir alana sıkıştırılmıştır. Seks iki kişinin olabileceği en yakın mesafeyi içerdiği için çok önemlidir. Bu önem genellikle kadınlar için çok daha duygusal ve derindir. Erkeklerde ise ne denli karşı olduklarını belirtseler bile, bu tür yakınlığı hissetmede kadının fiziksel cazibesi yeterlidir. Erkek için, bu tür yakınlığın sevgiyle uzaktan yakından bir ilişkisi yoktur. Kadın için seks mutluluğun, aşkın ve en derin sevginin anlatımıdır. Romantizmin sevgiyle idealleştirilmiş faaliyetidir. Erkek için seks aynı anlama gelebilir. Fakat erkek kültürünün egemenliğinde yaşayan büyük çoğunluk için seks çok hoşa giden bir şeyi elde etmedir. Elde etme, sahip olma, elde edişten, sahip oluştan sonra kıymetini büyük ölçüde yitirir. Eğer bu elde etme arzusu sevgiye dönüşürse, ki bu kişilerin içinde bulunduğu hissi duruma ve birbirine yaklaşma nedenine göre değişir, o zaman netice farklı olabilir. Yani seks dürtüsüyle başlayıp sevgi kurulabilir. Evlilik öncesi seksin tabu olduğu toplumlarda, ilk-aşk ve ilk-göz ağrısında (ve sonrakilerin çoğunda da) hakim olan şey fiziksel cazibe ve platonik (sekssiz) seks dürtüsüdür. Aşırı derecede bastırılmış seks arzusunun kendini yeniden biçimlendirerek hoş bir şekilde ortaya sermesidir. Gerçekte arzulanan sekstir, fakat bu dürtü kendini çılgın aşk şeklinde açığa vurur. Evlenince çoğunlukla bu çılgın aşk iğne batmış balon gibi söner ve sevgiyi yeniden düzenleme faaliyetleri başlar. Tabii ki istisnalar vardır: Aşkın canlı tutulduğu evliliklerde olduğu gibi.

Sevişmek sadece seks yapmak değildir. Seks sevişmeyi kapsamaz, sevişmenin sadece bir parçasıdır. Sevişmek seksin içinde değil, seks sevişmenin içindedir. Eğer seks sevişmeyi içine alan bir amaç olursa, o zaman seks yapmanın binbir yolu da tatbik edilse, er geç hayal kırıklıkları ve mutsuzluklar başlar. Seks için seks yapmakta amaç boşalmadır. Bu dürtüyle gelen psikoloji de kozmetik endüstrisinde kullanılan psikolojinin aynısıdır: Kullanışla ulaşılan her tatmin gerçekde hayal kırıklığı getirir ve yeni tüketimi gerektiren satın alıp kullanmayı zorunlu kılar: "Alışmış kudurmuştan beterdir" sözü bunu en özlü biçimde açıklar. Büyük vaadler ve umutlarla reklamı yapılan kozmetikleri alanlar kullandıklarında o an bir tatmin duyarlar, fakat bu tatminleri çok kısa sürer, çünkü beklenilen neticeyi asla elde edemezler: Reklamdaki kız gibi olamazlar, yüzleri güzelleşmez, gençleşmezler, çekici olmazlar, spor arabalı bir genç bulamazlar, eşleri "aaa! n'oldu sana birden bire çok gençleştin ve güzelleştin" demezler. Aksine bazıları "sil şu pisliği yüzünden veya hortlağa benzemişsin" diye gırgır geçerler. Kısaca kullanış tatminsizlik getirir. Bu tatminsizlikten kurtulmanın tek çaresi de yine aynısını veya daha geliştirilmiş olarak reklamı yapılanı veya daha iyi diye duyduğu bir başkasını alarak yeniden kullanmaktır. Umutlar hayal kırıklıklarıyla neticelenir. Hayal kırıklıkları yeni umutları kamçılar ve yeni umutları yeni hayalkırıklıkları takip eder. Böylece kozmetik endüstrisi yarattığı kendinden memnun olmayan kadınlar kitlesini hayal kırıklıklarını takip eden umutlar yoluyla kendi pençesinde tutar. Seks arzusunu tatmin etmek için hoşlanmadığı eşiyle seks yapan kişinin durumu da aynıdır: Her seks sonrası boşalmayla amacına ulaşır, fakat ardından bunu sevgisizliğin tatminsizliği ve hayal kırıklığı takip eder. Kerhaneye giden veya herhangi bir orospuyla ilişki kuran erkeğin ve seksüel ihtiyacını gidermek için erkekleri kullanan kadının seksüel tatmini sadece boşalma tatminidir. Sevgisiz seks rakı sofralarında çerezdir. Rakı sofralarının (sözde) doyumu olmayan sohbeti gibidir: Yüzeydedir. Samimi görünür, fakat samimiyetten uzaktır. Mutlu görünür, fakat her anıyla mutsuzluğu heceler. Daha iyi alternatifi olmayan veya bilmeyenin seçtiği hayal kırıklığıyla dolu bir yoldur. Sevgi ve sevişmek, vurkaççılık veya sadece ihtiyacı olduğunda yaklaşma ve kullanma değildir. Sevgi ve sevişmek kesintisiz olan ilişkilerdir, hergün ve her an beraberlikteki ve ayrılıktaki beraberliktir.

Sevişme sevginin ölçüsüz yaratıcılığıdır: Bir anlık bir dokunuş, bir nazar, aşkı ifade eden tek bir söz, bir el sallayış, yanağa konan bir öpücüktür. Yalnızken olduğu kadar başkalarının önünde de sevdiğini beğeni ve ona kıymet verişi ifade ediştir. El ele yürüme, birlikte güneşin batışını seyretme, birlikte yemek pişirip, sofrayı kurup, sofrayı toplamadır. Birlikte banyo yapma, sarılıp yatmadır. Sevişme seksüel arzuları paylaşarak birlikte tatmin olmadır. Birlikte sevinme, gülme ve eğlenme, kısaca sürekli arkadaş ve yoldaş olmadır. Sevişme sadece yatakta olup biten değildir. Dahası var: Seksi sadece yorganın altına hapsedenler de seks yaparak sevişmeyi monoton yaşamın monoton bir parçası yaparlar.

Sevgiyi besleyen sevişme yatakta olup bitenle sınırlanırsa, bu mutsuzluğa giden önemli bir adım olabilir. Dırdırla saatlerdir kafası şişen birinin, yatağa yattığında da seksle elde edeceği şey hayal kırıklığıdır. Aynı şekilde, pişen yemeği tuzlu diye beğenmeyen veya herhangi bir nedenle karısının emdiği sütü burnundan getirten veya başkalarının önünde küçük düşürdükten sonra, yatakta sevgi dolu bir sevişme bekleyen kişi, bencillliğin ötesinde aptaldır. Bu tür beklentiler hayal kırıklıklarıyla sonuçlanır. Bu tür ilişkilerin çerçevelediği sekste her boşalış sonrası mutluluk değil, mutsuzluktur.

Sevişme biçimleri (sadece seks değil) ta küçük yaştan aile içi eğitimle başlayarak, hayat boyu bu öğrenmeye okul, arkadaşlar, televizyon ve filim gibi bütün iletişim araçları, kısaca insanın görerek, duyarak, hissederek, katılarak tecrübelediği herşey tarafından etkilenerek oluşur. Bazen de yeni tecrübeler sonucu değişimlere uğrayarak yeniden biçimlenebilir. Sevgiyi ifadede elbette samimiyetten uzak, yüzeysel, alışılagelen, artık günlük ilişkilerde rutin olmuş göstermeliklere rastlarız. Sevdiğinin elini tutmada, yanağını öpmede, kıymetli olduğunu belirtecek samimi küçük sözler söylemede göstermelik hiçbirşey yoktur. Filmlerde sık sık görürüz: Seks yaparlar ve ardından sigara yakarlar. Bu sigara yakış tatminin ve doymuşluğun mu yoksa tamamlanmayan birşeyin sigarayla tamamlanmaya çalışılmasının mı bir ifadesidir? Filmlerde sanki doymuşluğun bir ifadesiymiş hissi verilmeye çalışılır. Fakat gerçekte tamamlanmayanın tamamlanmaya bu yolla çalışılmasıdır. Bunun yanında, sekste "herşey bittikten sonra tüttür bir sigara" kültürü adi, bayağı, duygusuz ve bencil bir davranış biçimidir: Ya zengin ol ya fukara, yemekten sonra ister bir sigara. Keçinin tuzu zevkle yaladıktan sonra suya hücumu gibi. (Eğer her iki taraf da bunu büyük zevkle yapıyorsa, buna pek diyecek yok. Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır.) Sekste hedef "gelme" olunca, gelmeyle amaca ulaşılmış ve herşey bitmiş olur: Yak bir sigara!. Veya götünü dön başla horultuya!. Bu tür seks ilişkisi seksi seks için yapmanın neticesidir. Bunun yerine, "gelme" amaç değil, sevişmede bir araç olarak anlaşılır ve alınırsa, o zaman seks anlayışı ve ilişkisinde önemli değişiklikler olur. Örneğin, beş dakkada Beşiktaş, sigara yakma ve götünü dönüp yatma ortadan kalkar. Haşin dalgalardan sonra durulan denizin kendini tamamlayan sahili okşayışı ve sahilin denizi kucaklayışı yumuşak dokunuşlarla devam eder. Rakı sofralarında "gecede beş kerre karıya çektim" diye ("amma karı gene de tatmin olmadı" gerçeğini içinde saklayarak) öğünmek değil. Veya kadının kocasına telefon ederek "sen hakkaten erkek misin? Bak senin arakadaşla benim arkadaş sabaha kadar sevişmişler, sende iş yok valla!" diye şikayet etmesi de değil. Rakı sofrasında övünen belkide bu yolla niteliksiz niceliğin ezici baskısından kurtulmaya çalışıyor. Kocasına şikayette bulunan kadın ise, yeni tanışmış kişilere duyduğu kıskançlık veya imreni içinde, eskiye dönüşü özlüyor. Her yeni sevgide yaşanır bunlar. Seksde mutluluğu ve doyumu sağlayan, birbirine olan sevginin yanında, seksle ilgili karşılıklı beklentilerin karşılanmasıdır. Karşındakinin senin beklentilerini anlaması ve onları yerine getirmeye çalışması ideal birşey. Fakat unutma tango iki kişiyle olur ve bu iki kişinin birbirine çok iyi ayak uydurmasını gerektirir. Bu da birbirini öğrenmeyle olur. Birbirini öğrenme de ilgiyle, imayla, gerekirse açıkça beklentiyi söyleme ile gerçekleşebilir. Karşılanmayan beklentiler şikayet yerine incitmeyecek şekilde ifade etmeyle karşılanmaya çalışılmalıdır.

Sevginin olması yeterli değildir. Sevgi sürekli beslenmek ister. Sevgiyi besleyen bir faktör de sevginin aktif ifadelerini taşıyan sevişmedir. Sevişmesiz sevgi ise mutsuzluğa giden yoldur. Evlilikte bu en kötü bir biçim alır: Sevişmesiz (sadece seks olarak alma) sevgi birçokları için müebbet hapse dönüşür. Sevişmesiz sevgi ölüme mahkumdur. Sevişme bazen acılı mücadeleyi ve dövüşmeyi gerektirir. Ortak sevgi bütünlüğü için (veya biten bir sevgiden kopmak için) bu gereklilik kendini gösterdiğinde, çekinmeden mücadele vermek en sağlıklı yoldur.

Sevişmek sevgi içinde bütünleşmektir. Sevişmeyi bilmek, öğrenmek, öğrenmek için çaba göstermek, çekinmemek, küsmemek, utanmamak, açık olmak, yeni ifade yolları aramak ve bulmak, sevilen ifade yollarını her fırsatta kullanmak, anlayışlı olmak, affetmesini bilmek, ilgiyi hiçbir zaman kesmemek gerekir. Aksi taktirde netice, örneğin Füsun ve kocasının ki gibi olabilir:

Füsun genç yaşta evlenmişti. Kocası da çok yakışıklı biriydi. Füsun'un seksle ilgili bilgisi ve tecrübesi birkaç kitap ve bir de kadınlar matinesinde bir film içinde sınırlıydı. Kısaca cahildi. Merak ve heyecanla bekliyordu o anı. Kalbi gögsünden fırlayacakmış gibi çarpıyordu. Eşi bir iki öpüşten sonra hemen haşin bir şekilde Füsun'un üzerine çöküp içine daldı. Füsun kaskatı kesilmişti. Özellikle bacak kaslarının mermer gibi olduğunu hissediyordu. Büyük acı içindeydi. Eşi biraz sonra bitirdi işini. Füsun hiçbir zevk almamıştı. Acıdan ve kocasının sert hareketlerinden hoşlanmamıştı. Bu ilk tecrübeyi takip edenler de Füsun'u hayal kırıklığına uğrattı. Kocası seks sonrasında eşinin acıdan acaip yürümesine bakıp alay ederek gülüyordu. Kocasının içinden geçenden Füsün'un hiç haberi yoktu: Kocası kendini tam erkek olarak hissediyordu, çünkü "çok az erkek karıyı bir atlayışta yürüyemez yapabilir" diye zevkten dört köşeydi. Füsun'un tanıdığı kadınlar seksin güzelliği ve tatlılığından bahsediyorlardı. Füsun susuyordu, çünkü güzel ve tatlı olan yanın ne olduğunu bulamıyordu. Ayrıca kocasının ter kokusu da midesini bulandırmaya başlamıştı. Hamamcı bile Füsunun kocasını her gördüğünde burnunu tutarak: " yeter ki gel bana senede birgün" şarkısına başlıyordu. Füsun'un içini kendisinde bir eksiklik olduğu kuşkusu kaplamaya başladı. Sonunda doktora gitti. Doktora kocasının ona frigit, duygusuz olduğunu söylediğini ve kocasıyla seksten zevk almadığını anlattı. Doktor sonunda gülerek Füsun'a normal bir kadın olduğunu açıkladı. Fakat bu eşiyle olan ilişkisine bir değişiklik getirmedi. ilişkileri iyice kötüye gitmeye başladı. Azalan seks ilişkileri giderek tümüyle ortadan kalktı. Füsun kocasından tamamiyle soğumuştu ve boşanmayı düşünüyordu. Herif çekilecek gibi değildi. Sekssizliğine çare olarak kocasının bir arkadaşını buldu. Füsun ilk kez hayatında sekste zevkin ne olduğunu tadıyordu. Fakat orgazm olamamıştı. Birkaç beraberlikten sonra adam Füsun'un orgazm olmadığını görünce ona "kızım sen isteriksin" dedi. Şimdi Füsun'un kendinden şüphelenme nedeni değişmişti: Önce kocası frigitsin diye suçlamıştı, şimdi de bu herif "isteriksin" diyordu. Füsun kendine baktı, gerçekten de seksten çok hoşlanıyordu ve bu kerkenez adam da "sen isteriksin" lafını sakız gibi çiğniyordu. "N'oluyor bana?" diye korkuyla doktora koştu: "Valla, doktor ben anlayamadım, kocam beni frigit diye suçluyordu, şimdi de beraber olduğum adam "sen isteriksin" diye tutturdu. N'oluyor bana doktor? Aman doktor, canım, cicim doktor, derdime bir çare: Uçuruyor muyum yoksa?" Füsun'da hiçbir sakatlık falan yoktu. Kadın senelerden sonra ilk kez kadınlığını yaşıyordu. Bu da seks yaptığı herife ağır geliyordu, çünkü Füsun'la başedemediği hissi içini yiyordu. Erkeklerin en büyük korkusu yetersizliktir. Geleneksel erkekler eşlerini eşşek yapar gibi yapıp, eşşek gibi muamele ederek, gerekirse döverek, bu hissin üstesinden gelmeye çalışırlar. Bu tür erkek seksi sadece kendisi için yaptığı için, kadının gelip gelmemesi umurunda bile değildir. Eğer kadın hoşnutsuzluğunu ima veya ifade ederse, erkek kendi bencilliğinden esinlenen bu neticeyi kadını azarlayarak veya döverek bastırır. Fakat Füsun ve seçtiği erkek gibi kişilerde durum değişir. Fahri Füsun'un kılına bile dokunamadığı için, kendini yiyip bitiren yetersizlik duygusundan kurtulmanın en kısa yolunu kadını suçlamakta bulur: "Sen hastasın, sen başedilemeyecek isterik bir kadınsın, senin ruhun sekse aç". Böylece Fahri kendini avutur. Füsun bir değil on doktordan "normalsin" diye rapor alsa bile, Fahri kendi dediğinden vazgeçmez. Vazgeçemez, çünkü vazgeçmesi demek kendi yetersizliğini kabullenmesi demektir. Bu da bir erkeğin en son kabul edebileceği birşeydir.

Füsun'un evlilikte başına gelen ve benzeri olaylar epey kadının başına gelmiştir ve gelmektedir. Bunun da başta gelen nedeni hem erkeğin hem de kadının seks konusunda bilgisizliğidir. Buna o anların heyecanını ve korkusunu da eklersek durum daha da ciddileşir. Bu tür durumdan en çok etkilenen kadındır ve kadının giderek soğuması sonucu evlilik de tepetaklak gidebilir. Konu gerçekte iki tarafın cahilliği ve yetişme tarzıdır. Buna çözüm de eğitimdir. Seksin günah, kirli ve tabu olmadan çıkması, kadının ve erkeğin seks ilişkileri hakkındaki anlayışlarını değiştirmesi gerekir. Bu da içinde bulunduğumuz şartlarda kişiye, eşlere, aileye düşüyor. Kadında korku ve kendini sıkmanın ve erkekte hemen saldırmanın ve egemen duygusuzluğun yerini anlayış, hassasiyet, beraberlik, paylaşma ve ortak girişimin alması gerekir.

Dayak ve seks ilişkisi arasında çok yakın ve yıkıcı bir ilişki vardır. Dayakla başlayan ve dayakla kurulan seks ilişkisi kadını psikolojik bakımdan çelişkiye ve bazen de çıkmaza sokan bir durumdur. Tutsaklığa hazırlanmış ve cahil bırakılmış kadınları kocaları tokatlar ve yumruklarlar. Sonra da yatakta aynı eller sevgiyle dokunmak için uzanır. Kadın ceza ve seksi karıştırır ve çıkmaza girebilir. Anlayamaz aynı elin hem dövüp hem de sevmesini. Erkek kadını döver ve sonra kadınla sevişmek ister. Korkan kadın bunu gaddarlığın devamı olarak algılar ve korkudan boyunsunar. "Demek ki seks yapmadan önce dayak gelirmiş" diye düşünen kadın seksi cezalandırmayla karıştırır. Cezalandırmayı da seksle. Bazıları bu nedenle seksten nefret etmeye başlar. Seksten mümkün olduğu kadar kaçmaya çalışır. Bazıları ise erkeğin bu davranışını normal seks davranışı olarak algılar ve benimserler. Örneğin seks yapma ihtiyacı duyduğunda seks istemini ifade yaklaşımı sevgiyle dokunma yerine bağırma ve huzursuzluk çıkarma olur, ardından da kavga veya dayak ve seks gelir. Bu tür bir etki bilindiği için, örneğin köpekler gazeteyle cezalandırılır ve elle sevilir. Elle asla dövülmez. Bu nedenle ben bir köpeğin elle dövülüp dövülmediğini hemen kolayca anlarım: Köpeğe sevmek için elini uzattığında köpek korkuyorsa, kendini tutuyorsa, titremeye başlıyorsa o köpek elle dövülüyor demektir. Köpeğe dokunduktan sonra elini çekme ve okşa, köpek o zaman bu dokunuştaki amacın sevme olduğunu anlar. Elini hiç kaldırmadan okşamaya devam edersen ayni mesajları alır. Fakat eğer elini çekersen ve sonra yeniden koymaya çalışırsan köpek gene "ne olacağını, dövüleceğini mi yoksa sevileceğini mi bilmediği için" korkulu, tedirgin ve gergin bir davranışa geçer. Dövülen kadınlar da aynı psikolojik davranış ve tepki özellikleri gösterirler. Ayrıca sekse başlamayı kocalarından öyle öğrendikleri için seksi arzuladıklarında kocalarını dayak atması veya bağırıp çağırması, sinirlenmesi için kışkırtırlar. Birçok kadın bunun farkında bile değildir. Erkek de. Böylece tutsak kadın caninin düzenine kendini ayarlar.

Rıfkı o yaz havuz başında genç bir kızla. Bir hafta kadar sonra kız Rıfkı'yı evine davet etti. Kızın odası üst katta idi. Aşağıda mutfakta biraz oturup birşeyler içtikten sonra müzik dinlemek için kızın odasına çıktılar. Küçük bir odaydı. Yatağın üstüne oturup müzik dinlemeye başladılar. Ardından öpüşme geldi. Rıfkı korkunç derecede heyecanlandı. her ikisi de giyinikti. Öpüşerek yatağa uzandılar. Kız Rıfkı'nın pantolonunu çıkarmaya davrandı. Çıkarttılar. Kız ince yazlık etek giyiyordu. Rıfkı kızın üzerine çöktükten biraz sonra kendi donuna geldi. Korkunç derecede utanmıştı. Kız anlayışlı davrandı. Rıfkı olayı kendine yediremedi ve özür dileyip çıkıp gitti. Rıfkı'nın başına gelen eminim epey erkeğin (belki de hemen her erkeğin) bir zamanlar başına gelmiştir. Telefonda konuştular sonra. O hafta sonu yemeğe çıktılar, ordan da dansa gittiler. Ertesi gün öğleden sonra kız Rıfkı'nın evine geldi. Sevişmeye başladılar. Rıfkı bu sefer dikkatliydi. Odayı sıcak yaz ışığı dolduruyordu. Rıfkı kızın vücudunu çok sert bulmuştu: Taş gibi. Bir müddet sonra girmeyi denedi, fakat beceremedi. Kız "benim yüzümden" dedi:

- Ben çok sıkıyorum kendimi. Ben üste geçiyim de deneyelim. Denediler. İmkansızdı. Kızın bütün vücudu, bütün kasları taş kesilmişti. Uğraştılar. Sonunda vaz geçtiler. Kız birkaç kez denediğini ve her seferinde böyle olduğunu söyledi. Rıfkı başına gelene şaşırmıştı. Kız neden taş gibi kesilmişti? Neden becerememişlerdi? Korkudan mıydı? Neden adaleleri bir türlü çözülmüyordu? Gerçekte, kızın kesinlikle bu sorununu çözümlemesi için doktora gitmesi gerekliydi. Peki bu kız kız arkadaşıyla sevişirken de taş gibi kesiliyor muydu? Hayır. Tam aksine çok gevşek ve rahat hissediyordu. Sorun korku muydu? Güvenin olmaması mıydı? İkisi de birbirine karşı ilgi ve cazibe duymuşlardı. Anlayışlı da davranmışlardı. Peki sorun neydi? Kızın erkek yerine kızları sevgili olarak tercih etmesinden mi kaynaklanıyordu? Peki bu tercih nerden kaynaklanıyordu: Erkekle seks denemesindeki başarısızlığından mı? Bu başarısızlığın nedeni neydi peki?

Yaman ve Kamile yeni evlenmişlerdi. Mutluydular. Severek evlenmişlerdi. Balayına gittiler. Döndüklerinde Kamile'nin kız arkadaşları merakla sordu: "Nasıldı, anlat n'olur?" Kamile kısa ve özlü bir cevap verdi: "Bir müddet sonra bıkıyor insan." Kızlar hayal kırıklığına uğramıştı. Gerçekte Kamile'nin hissettiği bir tehlike işaretiydi. Çok sürmedi, aralarında anlaşmazlıklar ve seks problemi çıktı. Kamile Yaman'ı, Yaman da Kamile'yi suçluyordu. Kamile sonunda doktora gitti. Doktor Kamile'ye hiçbir sorunu olmadığını, kocasının sevişirken acele etmemesini, öpüşmeye, sarılmaya gereğince yer vermesini, Kamile'yi de düşünmesini söyledi. Yaman buna çok bozuldu:

- Yok ya, kadınınki cıvık et gibi birşey. Bir saat içindeyim. Birşey olduğu yok. Benimki ufak falan olsa da, "belki" derim, o da değil.

Kamile ise Yaman'ın çok duygusuz olduğundan şikayet ediyordu: Ne öpüşmeye, ne dokunmaya, ne de okşamaya doğru dürüst yer veriyordu. İki dakka sonra canını yaka yaka içine dalıyordu. Canını yakmasa bile, gene de hoşlanılacak, haz duyulacak birşey değildi. Kamile'ninki gerçekte evliliğin çeşitli dönemlerinde yaygın olan bir problemdir. Burda erkeğin ya vurdumduymazlığı ya da bilgisizliği ya da ikisi birden rol oynar. Problem (a) ya aralarındaki genel anlaşmazlığın bir yansımasıdır, (b) ya erkek kadının beklentilerinin farkında değildir, (c) ya kadının beklentilerine kulak asmıyordur, (d) ya "dediğim dedik," "ben seni iyi bilirim," "sen ne istediğinin farkında mısın?" diyen erkeğin bağnazlığındandır, (e) ya da hepsinin bir karışımıdır. Yaman eşinin içinde bir saat kalmasının eşini tatmin etmemesine şaşıyor ve kızıyor ve eşini "et yığını" diye çağırarak soruna kendince çözüm buluyordu. Gerçekte bu çözüm değil, problem yaratan duygusuzluk, anlayışızlık ve suçlamadır. Gerçek çözüm birbirlerinin beklentilerini karşılamaya çalışmak ve ona göre sevişmektir: Eşinin senden istediği ne? Sevdiği ve sevmediği neler? Haz duyduğu şeyler ne? Eşinin beklentilerini kendi kafana göre değil de, sevgilinin istediği şekilde karşılamaya çalışırsan, sevişmede anlaşma ve doyum yolunda en büyük adımı atmış olursun.

Liz güzel bir kızdı, tıp fakültesine gidiyordu. Evi iki katlı ve dört yatak odalıydı. iki erkekle evini paylaşıyordu. Bunlardan biri de Kerimdi. Kerim'in bir arkadaşı tatilinin birkaç gününü geçirmek için gelmişti. Evliydi ve epey sorunlu bir evlilikti. Liz Osman'ı görünce hoşuna gitti. Osman oldukça atletik yapılı, çekici bir gençti. Liz Kerim'e durumu anlattı. Kerim Osman'a nakletti olayı. Liz ile Osman beraberdiler o gün. Liz'in odası Kerim'in tam üstündeydi. akşam üzeriydi, Kerim ders çalışıyordu. birden Liz girdi odaya. biraz acele ve heyecanlı bir şekilde, "Senin bu arkadaşının derdi ne?" dedi. Kerim kendi kendine "eyvah, bizim oğlan kıza fena saldırdı herhalde" diye içinden geçirdi. "N'oldu ki?" diye sordu. Liz:

- Birşey olduğu yok, Kerim.

- Ne demek istiyorsun?

- Hiç birşey olduğu yok. yatağın kenarında oturuyor öyle. Birşey yaptığı yok.

Kerim gülmeye başladı. ikiside güldüler.

- Çekiniyordur, biraz teşvik et.

Liz'in teşvik sözü aklına yatmıştı. "İyi Öyle yapayım" diye çıkıp gitti. Hikayeyi uzatmayım. Liz'in teşviki de ise yaramamıştı. Birşey olmamıştı. Osman'ın sorunu neydi? Genç yaşta mutsuz bir evlilik ve bu evlilikte eşini doyuramama hissinin yarattığı kendine güvensizlik ve bunun getirdiği korku muydu? Osman düpedüz seksten kaçıyordu. Liz ile yatmamak için ya kafadan uçuk olman, ya evliysen eşine iyice aşık olman ya da seks psikolojinin pek kötü durumda olması gerekir. Osman'ın seksten kaçışı ve korkusu eşiyle olan tecrübelerinin bir neticesi olmalıydı. Osman öyle doktora falan gidecek biri de değildi. Doktorsuz halletmişmiydi problemini? Doktorun da fayda edeceğini sanmıyorum, çünkü sorun seks yetersizliği değil, fakat beklentilerin karşılanmadığı anlayış ve davranış yetersizliğiydi. Şimdi ikinci evliliği ne alemde acaba? Kerim Osman'ın ikinci evliliğinin de pek iyi gitmediğini duydu.

O zamanlar köyde küçük çocuklar onun bunun evini "önmeden,"

yani gizlice seyretmekten zevk alırlardı. Gerçek zevk seyretmekten çok sonradan yaptıklarındaydı. Gündüz. Yaz vakti. Birkaç erkek çocuğu bir evi önüyorlar. İçerde adam sandalyeye oturmuş, eşini kucağına almış seks yapıyor. Adam işini bitiriyor, fakat eşinin içinden çıkmıyor. Kadın bıkkın bir sesle: "Amaaan Nedim, çok tuttun çek şu pisi içinden" diyor. Bu söz kadının seksten ne denli zevk aldığının bir işaretidir: Eh! Sen istediğini aldın, ben de görevimi yaptım, bitti, daha ne duruyorsun?. Kadının "çok tuttun çek şu pisi içinden" lafını duymak çocuklar için yeterliydi. Ayrıldı çocuklar. Oynayıp zıplayarak giderken bir taraftan da "Amaaan Nedim, çok tuttun çek şu pisi içinden" diye bağırıyorlardı. Diğer çocuklar da kaptı bu teraneyi. Sonradan adamı kahveye giderken gördüler. Hemen arkasına takılıp hep bir ağızdan koro tutturdular:

-Amaaan Nedim, çok tuttun çek şu pisi içinden.

Sevişmeyi ve seks arzusunu kişinin seks anlayışı ve tecrübeleri ve bu tecrübelerin çıkardığı neticeler büyük ölçüde biçimlendirir. Bu tecrübeler Osman'inki veya Füsun'unki gibiyse, etki kişinin karşısındakini suçlamasına, fakat kendi kendine kendi seksülelliğini soruşturmasına, bazen frastrasyonlara, seksten zevk almamaya, seksten soğumaya, seksten korkmaya ve evlilikte seks anlaşmazlığına götürebilir. Bu da evliliğin başağrılarıyla dolu olmasına ve yıkılmasıyla sonuçlanabilir. En etken çarelerden biri bu duruma düşmemeye çalışmaktır. Eğer durum iç açıcı değilse, seks ilişkisinin neden o duruma geldiğini kendi kendini aldatmaya çalışmadan ve karşındakini suçlamadan öğrenmeye çalışmaktır. Eğer seksi düşündüğünde, eşini düşünüp heyecanlanmıyorsan, huzursuz ve geçimsiz bir evlilik düzeni kurmuşsunuz demektir. Eğer seksi düşününce, eşin aklına geliyor ve soğukluk hissediyorsan veya miğden falan bulanır gibi oluyorsa, durumun daha da kötü demektir. Eğer seksi düşündüğünde, başkası aklına geliyor ve heyecanlanıyorsan veya seks hayallerinde başkaları varsa, durumun bambaşkadır. Bunu biraz daha açıklayayım: Seksiz aşk olmaz. Seks arzusu ve bu arzunun tatmini insanın temel ihtiyaçlarından ve faaliyetlerinden biridir. Eğer sevgiline veya eşine karşı seksüel bir arzu duymuyorsan, herhangibir nedenle seksüel bir his içini doldurduğunda sevgilini aramıyorsan tek kelimeyle sana ve size yazık arkadaşım. Bu beraberliğiniz, eğer normal bir akış içinde giden bir beraberlik olarak gördüğünüz bir beraberlikse, gerçekte sadece arkadaşça bir beraberlikten başka birşey değildir. Karşılıklı seksüel arzuların olmadığı ve bu arzuların tatmin edilmediği beraberlik mutsuz bir beraberliktir, ve büyük problemlere gebedir. Bu yorumum yapabileceğim en olumlu bir yorum. Bu üç durumda ve benzer durumlarda evlilik çalışıyor görünse bile gerçekte çalışmıyor demektir. Bu kişiler ne yazık ki mutsuzdurlar. Bu duruma düşmemek için de, sürekli tekrarladığım gibi, sevgilinle sevişmeyi ve sevişmede anlaşmayı ta baştan öğrenmeye çalışmak gerekir. Bu da iletişimde karşılıklı anlayış ve açık kalpliliğin olması zorunluluğunu getirir. Utangaçlık, vurdumduymazlık, bencillik, ve inatçılık ortadan kesinlikle kalkmalıdır. Ve de şu vereceğim örnekteki gibi zır cahillik: Iki sevgili. Daha gencecik ikisi de. Kız bir kız arkadaşına sevgilisinin cinsel ihtiyaçlarını gideremeyeceğini ve bu nedenle sevgilisinin cinsel ihtiyacını giderebilmesi için başka kadınlarla olabileceğini söylüyor. Bunu da normal karşılayacağını belirtiyor. Oğlan kıza iyi yuttturmuş valla! Bir kızın bu denli cahil bırakılacağını ve dolayısıyla erkeğin kızı kolayca kandırıp kullanabilmesine açık olabileceğini aklım zor alıyor. Bundan daha da beterleri vardır muhakkak. Benim bu tür durumla karşılaşan kızlara ilk tavsiyem: Sana aşık olanın şeyi sadece sana kalkar, ve şeyi herhangibir nedenle kalktığında da sana gelme arzusu duyar. Bu dediğim, aşkın en belirgin ve hatasız ölçüsüdür. Eğer seninki şeyi kalktığında "seni bulursam seni düdüklerim, başkasını bulursam, başkasını da, çünkü erkek böyledir, çünkü sen benim için yeterli değilsin" gibi laflar ediyorsa, sen de ona onun söylediği aynı şeyleri söyle, bak nasıl kudurur kelek. Söylemekten çekinme ve utanma, eğer o böyle bir utanmazlığı yapıyorsa, bu utanmaza utanmazlığını ancak böyle anlatabilirsin. Ve sonra, kendini kendi istediğin gibi sevdirecek davranışları kendine prensip yap ve uygula, ve kendine seni seven ve sana insanca saygısı olacak birini bul. Erkek kıtlığı yok Türkiye'de. Aşk ve seks iki kişinin birbirine olan arzusudur. Aşkın içine üçüncü kişi girdiğinde çorba olur. Bu çorbayı da birinin yutması gerek. Yutturabilmek için de "Tanrı böyle istiyor, dininimizin icabı bu, hayat böyle, gerçek böyle, böyle gelmiş böyle gider" gibi mavalları yutturabilmek ve yutmak gerekir. Bu yutturma ve yutma da bu yutturmacaya dayanan egemen sistemlerin çalışmasıyla gerçekleşir. Buna örnek vermeye bile gerek yok. Bir erkeği seks bakımından tatmin edemeyecek bir kadın çok nadir bulunur. Yoktur desem, yanlış olmam. Erkeğin eğitimi genelllikle "bir delik bulsun da, nasıl delik olursa olsun" eğitimidir. Bu yöndeki eğitime de kerhaneler, hayvanlar ve erkeğin kendi eli büyük katkıda bulunur. Kadının genel eğitimi ise ne yazık ki erkeğin beline, istese de istemese de, torba olmak ve tabi ki birinci neden, çocuk yapmaktır. Bir kadının bir erkeği tatmin edememesi için çok uğraşması gerekir. Bir kadın seks yaparken "şu herifi seks yaparak, tatminsiz bırakıyım" diye çabalasa bile içine girmiş herifi biraz zor tatminsiz bırakır. Cinsel ilişkide tatmin etme kızın değil, erkeğin sorunudur! Kız erkeği birkaç inleme ve kıvranma ile kolayca bulutlarda uçurabilir. Yani kızın erkeği cinsel bakımdan tatmin edebilmesi için bin dereden su getirmesine hiç gerek yok. Kımıldaması ve birkaç ses çıkarması yeter. Kadının bacaklarının arasında gelince balon gibi sönen bir aleti yok. Erkek aleti kalkmazsa hapı yuttu demektir. Kadının böyle bir sorunu yoktur: Kadın bir gecede istediği sayıda erkeği cinsel bakımdan tatmin edebilir. Peki erkek bunu yapabilir mi? Nah yapabilir! Cinsel ilişkilerde tatmin problemleriyle gelen büyük çoğunlukla erkektir. Erkeğini tatmin edemeyen cinsel sorunlu kadın çok azdır. Fakat kitabın başka yerlerinde de örnekler verdiğim gibi erkekler kendi yetersizliklerini kadına yüklemede ve bunu kadına kabul ettirmekte pek güçlük çekmezler. Eğemenliğin bir diğer görünüm ve uygulama şeklidir bu. Eğemenliğin işlediğinin ve egemen ideolojinin kendi başarısına sevindiğinin bir göstergesidir.

- Kadın erkeği ne zaman cinsel bakımdan tatmin edemez?

- Cinsel ilişkide bulunmadığı zaman. Bu söylediğim bile alçaktan almadır: Erkek kadını hayal ederek veya Playboy'daki gibi kadın resimlerine bakarak bile tatmin olur. Kadın istemese bile erkeği tatmin eder. Tabi bu son söylediğim erkekler kadar olmasa da kadınlar için de geçerlidir.

- Hüsnü diyorki "ben cinsel ilişkide bulunduğum halde karı beni tatmin etmiyor." Buna ne dersin?

- "Amin" derim. O Hüsnü'nün hüsnü kuruntusudur. Hüsnü'nün tatmin olmaması için gelmemesi lazım. Geliyor muymuş?

- Ne bileyim, sormadım ki. Diyelim ki geliyor. Ama gene de tatmin olmayabilir. Yani seks bakımından tatmin olur da ruhsal bakımdan tatmin olmayabilir.

- Erkek seks yaparsa ve gelirse, bu onun cinsel bakımdan tatmin olduğunun göstergesidir. Adamın tatmin olmama hissi, sevmediği şıfrıntı karısıyla, başka alternatif bulamadığından, kalkan şeyini indirmek için seks yaptığından kaynaklanır. Boşalmak için yapılan seksin bir neticesidir bu. Aşka muhtaç, aşkın içine etmiş veya aşkı kaybetmiş kişinin sevgisizlik içinde sevgisizlikle yaptığı seksin bir ifadesidir bu tatminsizlik hissi. Adam yapar ve yaptığına bile pişman olur.

- Kadın ölü gibi yatmış herifin altında, herif bundan ne zevk alacak? Herif tabi tatmin olmaz.

- Eğer öyle erkeğin altında halı gibi yatan kadınlar varsa, bunun nedeni o kadının seks anlayışından ve seksten beklentilerindendir. Yerdeki halı sadece çiğnenmek, üstünden geçilmek için oraya serilmiştir. Ne bekliyorsun, bir de halının dürülüp bükülüp sen her sefer üstünden geçtikçe senin götünü mü yalamasını? Görevini yapıyor ya, yeterli değil mi? Bu tür kadını suçlamak kadar adi birşey yoktur bence. Koltukları kabara kabara tavukların ardından koşarak seksin ne olduğunu bildiğini sanan Hüsnü gibi horozların bu durumda şikayeti bırakıp eşlerine seksi sevdirmeyi, seks ilişkisinin ve sevişmenin ne olduğunu öğretmeyi üstelenmeleri gerekir. Kadının bekaret zinciriyle ve seksin tabulaştırılmasıyla cahil bırakıldığı bir çevrede, bu tür durumlarda görev erkeğe düşmektedir. Tabi sekste tecrübesi çoğunlukla sadece erkeklik olan erkeğin de gerçekte öğretecek çok az şeyi vardır. Zaten gerçekte tecrübeli olsa veya seks ilişkisi hakkında sağlıklı bilgilere sahip olsaydı, "karı altımda ölü gibi yatıyor," veya "karıyı iki saattir pompalıyorum, bana mısın demiyor" diye şikayetlerle gelmezdi. Seks ilişkisi iki kişi arasındaki paylaşmadır. Paylaşılan arzular ve tatminlerdir. paylaşma yoksa seks ilişkisi sakat bir ilişkiden başka birşey değildir. Seksdeki problemlerin çoğu paylaşmayı bilmeme veya bildiğini sanmadan dolayıdır. Dırdırı ve şikayeti bırakıp paylaşmayı öğrenelim. Bunun için de aşk yeterli değildir.

- Yani suç erkekte?

- Öyle birşey demiyorum. Suçlu aramıyoruz burda biz. Kendimizi Anlamaya ve kendimizi düzeltmeye çalışıyoruz. Bunu da ancak aşk, sevgi ve sevişmede eşler ortaklaşa, anlayış çerçevesi içinde kendileri yapabilirler.