ZAMPARALIK VE BOYNUZLATMA: EL VE ALIN KİRİ

irfan erdogan

Birkaç evli arkadaş aralarında konuşuyordu. Birşeyler yapalım bu akşam dediler. Aralarında da yeni edindikleri bir çaylak vardı. Biralarını yudumlarken, konuşma kadın'a döndü. "Bu gece gidelim mi?" diye sordu biri. Diğer ikisi "gidelim" diye cevap verdi. Çaylak anlayamadı durumu: "Nereye?" diye merakla sordu. Güldü üçüde. Şişman Şükrü:

- Karıya atlamak ister misin bu gece?

- Nasıl oluyor ki?

- Gayet basit. Saat 11 sıralarında şehrin dışındaki bilmemne kasabasının girişindeki mahalle varya, oraya gideriz. Park ederiz arabayı. Biraz sonra karılar dökülür.

- Emin misiniz?

- Gidelim de gör. Fena karılar değil.

Çaylak başka soru sormadı. Gitmedi de onlarla. Eve döndü. Bahsettikleri kasaba kendi kasabası ve bahsettikleri mahalle de kendi büyüdüğü mahalleydi. Herkesi tanırdı orda. Akrabaları bile vardı. Bir kurt düştü içine: Kimdi bu kadınlar? Mahallesinde evli kadınlar vardı, kocası gurbette olanlar, ve birkaç da dul. Kimdi bu kadınlar? Horuldayarak uyuyan karısının yanında saatlerce bunu düşündü.

Erkeğe evlilikde dışarda geçici mutluluklar arama (buna düşünme ve özlem dahil) hakkı tanınmıştır. Açıkça kınansa ve hoş karşılanmasa bile, gerçekde erkeğin bu arayışı zamparalıkla nitelenir. Övünülecek ve gıpta edilecek birşey olarak görülür. Geçici mutluluk arayışında eğer erkek karısını bırakır ve yeni bulduğu kişiyle evlenirse, bu olağan karşılanır ve eski evliliği kadersizlik olarak nitelenir ve suç çoğu kez kadına yüklenir.

Selma birgün ofisinde çekmecede eşinin eski flörtlerinin diğer resimlerini buldu. Sorduğunda Zühtü sadece güldü ve ona "hastasın sen" dedi. "Hastasın sen" sözü erkeklerin eşleri tarafından suç üstü yakalandıklarında verdikleri klasik cevaplardan biridir. Kocanı evinde kendi yatağında başkasıyla yakalasan bile, "nee? Ne mi oluyor? Birşey olduğu yok" diye senin gözünü boyamaya, seni kafadan kontak gibi göstermeye çalışır. Yatakta yakalamışındır herifi kadınla, sen daha kendini toparlayamadan, kadın senin gözünün önünde giyinir ve kaçar gider. Sen yeri göğü yıkarken, herif pişkin pişkin:" Ne oluyor sana be? kafayı mı oynattın? Gene hayal görmeye başladın, hastasın sen" der. Sen ağzın açık: "İşte, kadın önümden geçti, kaçtı gitti. Görmedin mi?" diye feryat edersin. O sanki sen kafayı üşütmüşsün gibi davranarak: "Ne kadını? hangi kadından bahsediyorsun? Ben kadın falan görmedim" der. Sen de kendi kendine "hayal mi gördüm yoksa?" diye bir sorarsan, hapı yuttun demektir valla. Sonun tımarhane. Yok, gözünle gördüğünü sana hayal diye yutturmaya çalışan herifin bu mavalını yutmaz da bağırmanı iki misli artırırsan, herif erkek oğlu erkekse sana bir güzel dayak atar. Belki de dayaktan sonra bir de beş dakkada Beşiktaş çeker. Eğer herif tam zamparanın Allahıysa, sana bağırır: "Kim ki o, ha? Kim ki o? Sadece düdüklediğim biri! Sen kendini asla onunla karşılaştırma!" der. Sana yaklaşır, sarılmaya çalışır. Sen itersin. Kızar: "Aç kulaklarını ve dinle: Kim ki o? Hiçbirşey." Sen bağırırsın: "Yatakta ne yapıyordunuz?" O senden daha çok bağırarak, "seks yapıyorduk, seks!" der, ve devam eder: " Evet, seks yapıyordum. seks! seks! Farkı görmüyor musun?" Sen merakla sorarsın:

-"Ne farkı?"

- Büyük farkı.

- Büyük fark ne ki?

- O karıyla seks yapıyorum, seninle sevişiyorum.

Sen herifin ne dediğini anlamaya çalışırken, o seni gafil avlayıp, sana sarılır ve ikna edici bir tonla tekrarlar:

- Onunla seks yapıyorum, seninle sevişiyorum. Büyük fark bu işte. Ben diğer erkekler gibi değilim. Dışarda kimseyle sevişmem sen dururken.

Sen daha şapşal şapşal büyük farkı hazmetmeye çalışırken, herif seni okşayıp öpmeye başlar. Gerisini sen tahmin et, anlatmaya gerek yok.

Karısını aldatan erkek "zamparalık" yapar:

- Helal olsun herife!

Kocasını aldatan kadın ise herifini "boynuzlatır:"

- Vaay, kaltak! Vaay, namussuz vaay! Sen nasıl yaparsın bunu kocana ha!? Vurun kahpeye!

Boynuzlanan herifin ne namusu, ne haysiyeti ne de onuru kalır. Boynuzlarını çıkarmanın iki yolu vardır: Karıyı ya sepetlersin ya da kıtır kıtır doğrarsın. Sen doğramasan bile aileden biri bu işi kendine vazifeymiş gibi üstlenebilir. Eğer herif hiçbirşey yapmaz ve boynuzlu boynuzlu dolaşmaya devam ederse "gavat" olur. Erkekler kadınları dedikoducu diye suçlarlar, değil mi? Kadınların iki yüzlülüğünden, daleveracılığından ve gevezeliğinden bahsederler. Erkeklerin de gerçekte dedikodu ve iki yüzlülükte suçladıkları kadınlardan geri kalır yanları yoktur. Adamın ardından "gavat!", "pezevenk!" diye güler ve alay ederler. Atıp tutarlar. Bazen de acıdıklarını belirtirler. Karısını suçlarlar. "Ah! ben olsaydım da, o zaman, o karıya gösterirdim" diye erkeklik taslarlar. Adam yanlarına gelince, dut kesilirler. O dallara basmazlar bile. Adam daha arkasının döner dönmez, "tuu!, şerefsiz!" diye yere tükürürler ve karalamaya başlarlar. Erkekler de, kadınlar gibi, aralarında o an olmayan birinin aile problemlerinden konuşurlar. Atarlar tutarlar. Acırlar. Kızarlar. Acımaya bile değmez derler. İmrenirler. Kıskanırlar. Övünürler. Dövünürler. Söverler. Bazıları kadınların en dedikoducularına taş çıkartırlar valla. Çatlayın haspalar! Erkeklerin dedikodunuza da el attığını biliyor muydunuz?

Herifin şerefini herife dallı budaklı boynuz takarak beş paralık eden kadın da yaptığının toplumdaki anlamını çok iyi bilir. Kadının yaptığı orospuluk ve kaltaklık olarak nitelenir, dolayısıyla kadının böyle bir seçeneği toplumsal baskılar ve ahlak duygusu nedeniyle ezilir. Bu nedenle, kadın bir başkasıyla seks ilişkisini büyük gizlilik içinde yürütmeye çalışırken, erkeğin ki herkesin bildiği gizli olmayan bir gizliliktir. Kadın böyle bir ilişkiye girse bile kendini sürekli rahatsız ve küçülmüş hisseder, kendi kendini yer, fakat gene de yapar. Örneğin, kadın evliliğinde kaybolan heyecanı (kendini tehlikeye sokarak) başkalarında aramaya başlar ve gerçekleştirir. Bu, sorumluluk ve mecburiyet baskısı olmadan arzuyla, zevkle ve heyecanla yapılan seçim ve sekstir. Bu tür sekste tatminle gelen sahip olma isteği ve sahip olamamanın getirdiği tedirginlik, heyecan ve mutsuzluk sürer gider. Gözyaşları takip eder çoğu kez. Kadınınki zevk ve suçluluk duygusudur. Erkeğinki zevk ve aradığını bulamamadan gelen içburukluğudur. Bu iç burukluğu şuur altına itilmeye çalışılır, onun yerine övünme ön plana sürülür. Övünmenin altında gerçekte tedirginlik, mutsuzluk, ne istediğini ve ne aradığını bilememe, güvensizlik ve tatminsizlik yatar. Övündüğü seks ilişkisine her sığınış sonrası, gerçekte mutsuzluğunun ve yalnızlığının kanıtı olur. Her seks dürtüsünü tatmin ediş sonrasını anlamsızlık takip eder. Bazıları övünerek, bazıları susarak, bazıları kaçarak, bazıları düşünmeyi bile unutarak, bazıları deprasyonu seçerek bunu geçiştirmeye çalışır.

Kadın kocasını boynuzlatmaktansa, kıvranarak yerinde oturmayı zorunlu bir seçenek olarak görür. Kadın arzularını dizginler ve içine atar, dolayısıyla sinir ve titizlik hastası olur, her zaman biryerleri ağrır, alerjileri azar, durmadan doktora gider, göbeğine muskalar yazdırır, sağa sola saldırır, çocuklarına bağırıp çağırır ve döver, şikayetleri artar ve çenesi düşer. Toplumda egemen olan "erkeğin onurunu ve namusunu erkeğe boynuz takarak yere asla çalmama ve yere çalarsan bunun acı neticelerine katlanmaya hazır olma" gerçeği kadını durdurma mekanizmalarından biri olarak görev yapar. Boynuz anlayışı kadına vurulan zincire eklenen bir diğer halkadır.

Boynuzlatma mekanizmasının geri teptiği bir durum, kadının herifi intikam almak için boynuzlatmasıdır. Yapmasa bile bunu erkeğe karşı koz olarak kullanabilir. Tabi bu kullanma veya kullanma tehditi de evliliğe yardım yerine, evliliği daha da çıkmaza sokar ve bitirebilir. Bu tür intikam yolunu seçen kadın, bunu çoğunlukla kocasının en yakınıyla, arkadaşıyla veya en büyük düşmanıyla yatarak yapar. Bunu da ona gösterir. Kadınların bu tür intikam aldıklarını epey duydum. Örneğin tanıdığım bir arkadaş, senelerdir ona çile çektiren kocasını en yakın arkadaşıyla boynuzlattı. Sonra da bunu kocasına isteyerek ve arzuyla yaptığını da söyledi. Bunu söylerken öyle kölece ve pişmanlık duymuş gibi bir tavır da takınmadı. Takınsaydı dayağı yerdi herhalde. Adam buna çok kızdı ve içerledi. Elinden ne gelirdi ki. Bir bok yiyemezdi artık. Çok bozuldu. Fakat sonra gelip karısına sarılmaya çalışıp beraber olmak istedi. Arkadaşım kararını vermişti: Terketti herifi. Aç da kalmadı. Susuz da. Zorluklar çekti ve hala çekmekte. Fakat hiç değilse insanlığını ve özgürlüğünü hayvanca muamele edildiği bir evliliğe son vererek kazandı. Benim arkadaşımın yaptığını yaparken çok dikkatli olmak gerekir: Sadece intikam almak için böyle birşey yaparsan, kaybedersin.

Kadın kendini kandıran kocasına avaz avaz bağırıyordu:

- Ben de gider bulurum, hem de senin yakınlarından birini. Belki de hiç sevmediğin birini. Görürsün o zaman!

- Neyi göreceğim ki?

- Boynuzlarını!

- Ne boynuzu?

- Boynuzlatırım seni be gavat! herkes boynuzlarına bakıp güler.

- Valla, umurumda bile değil.

- Sen şimdi böyle diyorsun. Bir yapayım da gör.

- Beni hiç etkilemez, çünkü bana girip çıkan bir şey olmayacak. Sana girecek, bana değil.

- Sana da girecek, Hem de nasıl!

Bu tartışmada kadın erkeği en zayıf noktalarından birinden vuracağını düşünerek tehdit ediyor. Erkek umurunda bile olmadığını söylüyor. Nah, umurunda değil! Hem de nasıl umurunda, fakat bunu kabul edecek kadar enayi değil. Nasıl olsa kadının yapmayacağını biliyor: Havlayan köpek ısırmazmış. Ama herifin haberi yok: Köpek bir havlar, iki havlar. Baktı ki havlaması fayda etmiyor, "bir de ısırmayı deneyim" diyebilir kendi kendine. Kadının sadece intikam için bu tür bir işe girişmesi, hoşlanmayacağı bir şeyi yapması pek de sağlıklı sonuç getirmez. Bunu yapan kadının en azından terketmeyi göze alması ve sadece intikam için değil kendi için de yapması gerekir.

Kadınlar evliyken gizlice birini bulabilme umuduyla nadiren arayışa geçer veya kocaIarını boynuzlatırlar: Evlilikleri bitmeden bittiğine inanmazlar, hep umut beslerler, hep değişecek diye beklerler. Aldatsalar bile, bir kez seks ilişkisine girdilermi seks ilişkisine girdikleri erkeğin gözünde bile değerlerini tamamiyle kaybederler. Öyle ki, adam kadının ilk kez olarak kocasını onunla aldattığına bile inanmaz. Geçici bir süre için kullanılan bir mal olurlar. Erkeklerde ise evliyken arayış ve bulma olasılığı daha fazladır, çünkü erkek çekinmeden arar. Bulabilir de. Kadınlar çoğunlukla birşeyi tamamen bitirmeden bir diğerine başlamayı ya hissi nedenlerle seçmezler ya sosyal baskılar nedeniyle seçmekten kaçınırlar, ya da psikolojik bakımdan bu seçim yönünde girişimde bulunamayacak kadar kendilerini harap ederler. Kadın pasifliğe itilmiştir, erkekse aktifliğe. Kadın boyunsunmaya ve acı çekmeye, erkekse baskı ve acı çektirmeye. Kadınların aldatması çoğu kez aktif bir şekilde ilişki arayan erkeğin ona pas atan girişimiyle olur.

Kadın boynuzlatırsa, çoğunlukla erkek, eğer kadını testereyle falan doğramazsa, ya terketmek ya da kalıp durumu görmemezlikten gelmek zorunda kalır.

Zamparalık, boynuzlatma, kısaca aldatma hemen her toplumda kültürsel çift-standart anlayış biçimi içine girer: Bir taraftan ahlaksal bakımdan aldatma kötülenir. Diğer taraftan, aldatan erkek olduğunda, aldatma ahlaksızlık tanımlamasını aşarak "zamparalık" kavramı içinde yok edilir. Bu çift standart önce karısını aldatmayı ahlaksızlık olarak niteler, ve hemen arkasından aldatana gıptayla, kıskançlıkla, sanki önemli bir marifet işlemiş gibi bakarak, övünme meselesi yaparak ahlaksızlığın üstesinden gelir. Elma şekerini çalmanın hırsızlık olduğunu bilen fakat yine de çalan çocuk gibi: Çalmak ayıp ve suç. Ama ağız tadıyla yemek arzusunu gerçekleştirme suç ve ayıbı ortadan kaldırır. Kadınların elma-şekeri fantazileri erkeklerinkinden farklıdır, hem psikolojik hem de sosyo kültürel bakımlardan haddinden fazla bastırılmıştır. Belki de kadınlardaki aşırı kıskançlığın bir kaynağı da bu bastırılmış dürtülerden olabilir. Fakat bu bazı kadınları evliyken zevk için başkalarıyla seks yapmaktan alıkoymaz. Kadının kocası dışında başkasıyla seks ilişkisine girmesi illeki huzursuz ve çıkmazdaki bir evliliği gerektirmez. Fakat çıkmaz ve geçimsizlik bu yöne daha çok iter. Mutlu görünen bir evlilik olabilir. Fakat kadın düzenli yürüyor görünen evliliğe rağmen eşiyle olan seks uyumsuzluğu ve doyumsuzluğu veya yıllardır hep aynı teranenin bıkkınlığı nedeniyle bile dışarıya göz dikebilir. Bu genellikle orta yaşlı kadınlarda daha çok görülür. Bizde kadınlar çoğunlukla ya komşu erkeğiyle, ya aileye gidip gelen biriyle, ya kocasının bir arkadaşıyla, ya akrabalardan biriyle yatar.

........

Egemen ideolojiye göre, aldatmak erkeğin elinin kiri, kadınınsa alnının kiri olur: Eller yıkanır ve kir akar gider, fakat alınlardaki kalır. Fakat gerçek bundan biraz daha ötede: Ellerini yıkayanların boynuzlarından ve birgün boynuzlanacaklarından hiç haberleri yok!. Alın kirini temizlemeye kalkanlar, bu kirin nedeninin sadece kadın değil aynı zamanda kendilerinin de olduğunu öğrenmeleri gerekir. Bazı erkeklerin de o alın kirinin sebebinin kendi ellerinin kirinden olduğunu kabul etmeleri lazım. Başkasının ardından koşan erkeği aldatmak gerek ki aldatılmanın ve mahrum bırakılmanın ne olduğunu anlasın! Alın kirini önlemek önce için elleri kirletmemek gerek.