Vücut DİLİ baŞarInIn yoludur: VÜcudunuzu kullanIn

 

İLİŞKİDE SÖZSÜZ İLETİŞİM

 

Sözsüz iletişim konuşulan sözü içermeyen ifade, enformasyon verme veya davranış olarak tanımlanabilir. Örnek olarak jestler, yüz ifadeleri, giyiniş, duruş ve ses tonu ile anlatım veya anlam çıkarmadır. Dolayısıyla, sözsüz iletişim, bir ilişkinin söz kullanmadan başlatılması, kurulması ve yürütülmesidir. Sözsüz iletişime son yıllarda yüklenen önem büyük ölçüde geçersizdir, çünkü sözsüz olarak yürütülebilen ilişki “vücut dili şarlatanlarının” dediğinin aksine kişiler arası iletişimde çok sınırlıdır. Yani sevişmenin ve savaşmanın dışında hiç bir ilişkiyi sözsüz olarak bir veya iki saniyenin ötesinde kuramaz veya yürütemeyiz. Günlük yaşamda diğer insanlarla ilişkilerimizin hemen hepsini sözle yürütürüz. İletişimin büyük oranının sözsüz olduğu saçmalamalarının aksine, işaret alfabesini öğrenerek yürütülen ilişki dışında, insanlar arasındaki ilişkilerin sözsüz olarak yürütülmesi 21. yüzyılın koşullarında söz konusu olamaz.[1] İlk çağlarda kendi başlarına toplayıcılıkla yaşayan insanlar belki işaretler, çağırmalar ve sinyallerle günlük yaşamlarının üretimini büyük ölçüde yapabiliyorlardı. İnsanlar topluluklar oluşturdukça ve üretim biçimleri ve faaliyetleri çeşitlendikçe sözsüzün ötesine geçmek zorunda kalmışlardır. Sözlü ve yazılı iletişim, insanın örgütlü yaşamında artan iş bölümüne ve karmaşıklaşan üretim ilişkilerine sözsüz iletişim cevap olmadığı için geliştirilmiştir. Bazılarına göre insanlar ilişkileri sırasında sözsüz olarak milyonlarca sinyaller göndermektedir. O zaman söze ve yazıya ne gerek vardı? Önemli olan on binlerce sözsüz sinyalin varlığı değil, bu sinyallerden geçerek ilişkinin ve iletişimin olmasıdır. Vücudun on binlerce sinyal yaydığını söylemek için bir insan-şarlatan gerekir. Bu şarlatanın da bunu vücut diliyle değil, sözle söylemesi kendi dediğini yadsıması demektir. Vücut dilinin iletişimin yüzde seksenini oluşturduğunu söyleyen kişi bu söylediğinin yüzde kaçını vücut diliyle söylüyor? İnsan iletişiminin yüzde sekseni veya yüzde altmışı sözsüz iletişim olsaydı, sözlü dile gerek duyulur muydu?

Sözsüz iletişim, “vücut dili” saçmalaması değildir. Resimler ve hareketli resimlerde (sessiz filmde) kelimeler kullanılarak sözlü anlatım yoktur. Onun yerini görüntüyle anlatım vardır. Yazı alfabenin sembol olarak kullanıldığı sözsüz iletişim olarak ele alınabilir. Sözsüzün okunabilmesi anlam üretmek için zorunludur ve ilişkide bulunanların üzerinde anlaşmaya vardığı ortak bir şifre sistemini gerektirir.

Kişiler arası iletişimdeki iletişim akışına sözsüz iletişim ile (el, yüz, duruş, giyiniş, yürüyüş, ses tonu gibi) birden fazla kanal katılır. Katılan kanalların mesajları tek ortak anlam ifade edebileceği gibi, oldukça öznel değerlendirmelerle karşılaşabilir ve hatta algılanmadığı için iletişimde değerlendirmeye katılmaz bile.

Sözsüz iletişim toplumsal yaşamda insanın kazandığı ve kendine mal ettiği kişilik özelliklerini ve kendini kendine ve ilişkide bulunduğu diğer insanlara ifade stilinin bir parçasını anlatır. Bu anlatmada değerlendirmeler ve değerlendirilmeler vardır. Bunları yaparken kişi kişilik özellikleri ve ifadesel stiliyle kendini ve diğerlerini kendine yönlendirir, alıştırır; kendini ve diğerlerini kontrol eder; kendi ve diğerleri hakkında düşünerek davranışını biçimlendirir; kendi hareketlerine dikkat gösterir ve hareketlerini kontrol eder; diğerlerinin hareketlerine dikkat eder; böylece kendini ilişki bağlamına ayarlar ve amaç gerçekleştirme, imaj koruma ve ilişki yürütmeyi sağlar. Dikkat edilirse, sözsüz iletişim hem kişiler arası hem de kişinin kendisiyle olan iletişiminde yer almaktadır.

Kişiler arası iletişimde, kişilerin birbirini gördüğü veya en azından birinin diğerini gördüğü iletişimde sözsüz mesajlar sürekli olarak vardır; fakat mesajın olması ille ki o mesajların alınıp anlamlandırıldığı demek değildir. Çoğu kez de mesajların çoğu alınıp anlamlandırılmaz.

Sözsüz iletişimi genel olarak ortak kodları olan veya olmayan olarak ayırt edebiliriz. Ortak kodları olan sözsüz iletişim (örneğin evet ve hayır, tasvip etme veya etmeme anlamlarına gelen baş sallama), kodu paylaşan herkes tarafından aynı anlama geldiği için bir dile sahiptir. Ortak kodları olmayan sözsüz iletişim (örneğin bacak bacak üstüne atma, kollarını kavuşturma, başını öne eğme, göz kırpma, göz göze gelmekten kaçınma gibi), ilişkideki öznel bağlama göre ve kişiye sıkı sıkıya bağlı olarak değişir. Çoğu amaçlı ve bilinçli olarak kodlanmamıştır; belirsizdir; muğlaktır; keyfidir; soyuttur.

Sözsüz iletişim sosyal ilişkide önemli işlevlere sahiptir:

(a)   Kimlik tanımlama: Örneğin, kişinin giydiği, yediği ve içtiği gibi şeylerden geçerek ilişkide yapılan değerlendirme, kullanım ve tüketimle kendini tanımlayan hasta bir dünyada “kimlik” iletişimi yapar.

(b)   Duygusal işlev: Ses tonu, yüz ifadesi, el hareketleri gibi neyin nasıl iletişildiği, duyguların iletişimini yapar.

(c)    Güç ve statü iletişimi ve işlevi: Nasrettin Hoca’nın kürküne bakarak Hoca’yı değerlendiren, biçimin özün önüne geçirildiği hasta dünyada, kürkü giyen Nasrettin Hoca’nın statü belirlemesinden geçerek ikna gücünü artırır.

(d)   Regülatör/düzenleme işlevi: Örneğin yanıt verme, onaylama, kabul, red, durdurma, devam et ve anladım gibi anlamlara gelen dokunma, baş sallama, bakış, el hareketleri kullanarak karşılıklı konuşmanın düzenlenmesine yardım eder. Bunlar iletişim sırasında bir tür “trafik işareti” görevini görürler. Böylece sözsüz iletişim paylaşılan sözsüz semboller yoluyla iletişimin akışında düzenleyici rol oynar.

(e)   Resmetme işlevi: Sözlü kelimelere eşlik eder ve vurgu ile ekleme yapar. (El ile kaçan balığın büyüklüğünü gösterme)

(f)      Pekiştirme işlevi: Sözü pekiştirir.

(g)   Yadsıma: Sözü tam aksine kasıtlı olarak yadsır.

(h)    Sözü tamamlama işlevi.

(i)      Sözü kelimelerin anlattığından daha güçlü olarak veya daha farklı olarak anlamlandırma

(j)      Dikkat çekmek için vurgulamayı sağlama (örneğin masaya vurma, sesini birden yükseltme);

(k)    Sözün yerini alma: Sözle olan bir anlatımın sözsüz olarak bir işaretle yerini alır (örneğin evet anlamına baş sallama, Amerikalılarda küfür yerine orta parmağın gösterilmesi).

Sözsüz iletişim türleri aşağıdaki şekilde gruplandırılabilir (Tablo 2):

      Tablo 2. Sözsüz iletişim türleri

Yer ve mesafe tutma

Dokunma

Jestler

Göz ve bakış

Zaman ve statü kullanımı

Ses dili

Maddeler ve Eşyalar

Fiziksel görünüş

Proxemics

Haptics

Kinesics

Occulecsics

Chronemics

Paralanguage

Artifacts

Physical appearance

 

Mekan ve Mekanda Mesafe Tutma (proxemics)

Mekan/yer konusu alan (territory) ve kişisel mesafe (proxemics) olarak iki temel alana sahiptir. Mekan ev, ilişkisel ve kamu mekanları gibi çeşitli biçimde gruplandırılır. Fakat mekan örgütlülük biçimi veya yoğunluğuna göre ayrılır ve anlaşılmaya çalışılırsa daha anlamlı olur. Mekan insanın bir alanda/bölgede yaşayan (territorial) hayvan olduğu iddiası ötesinde, mülkiyet yapısı ve ilişkilerinin örgütlediği yerdir. Bu yerlerde egemenlikler perçinlenmeye ve yürütülmeye çalışılır; bu yerlerde mücadeleler verilir. Bu yerlerde sevgiler ve düşmanlıklar paylaşılır. Bu yerlerde ücret politikaları uygulanır ve bu yerlerde kölelik demokrasi olarak satılır. Bu yerlerde doğruyu yapmaya çalışana özel çıkar, kin ve kıskançlık gibi nedenlerle komplolar kurulur ve şantajlar yapılır. Bu yerlerin dekor ediliş biçimi, mimari stili ve iç mekanın düzenlenişi örgütlü yaşamın bu yerdeki özelliklerine göre değişir.

Yerin kullanımı (kimin nasıl ve hangi koşulda kullanacağı) mekanın örgütlü insan ilişkilerinin özelliklerine göre biçimlenir. Oda genişliği; koku; renk ve ışıklandırma her örgütlü mekanda, amaca göre az veya oldukça ayrıntılı bir şekilde düşünülerek yapılır. Beklenen rolleri odanın düzenlenişi pekiştirir; bürodaki her şeyin pozisyonlandırılma ve yerleştirilme biçimi güç ve statü göstergesi ve bununla ilgili davranış kalıpları beklentisini işaret eder.

Kişiler ilişkilerinde diğer insanlarla mekan kullanımında belli bir mesafe koyarlar. Hall bu mesafeyi dört ana grup altında toplamıştır.

(a)   Samimi (intimate) kişisel mesafe: Kişinin kendine en yakın olan birkaç kişi için ayırdığı fiziksel uzaklık bakımından en yakın alandır. Bu alanda dostluk ve sevgiler paylaşılır.

(b)   Resmi olmayan kişisel mesafe: kişilerin yakın arkadaşlarıyla, yakınlarıyla ilişkide bulunduğu alandır.

(c)   Sosyal ilişki mesafesi: Bu insanların sosyal ilişkilerde diğer kişilerle tuttuğu mesafedir.

(d)   Kamusal mesafe: örneğin parkta insanlarla tutulan mesafedir.

Kişisel uzaklıkta, Hall, Burgoon ve diğerlerinin koyduğu mesafe ölçüleri ilişkinin örgütlü yer bağlamının doğasından yoksun ve genellikle geçersiz ölçülerdir. Bu ölçülere göre, samimi uzaklık sıfır ile 45 cm arasıdır. Kişisel mesafe 45 ile 120 cm; sosyal uzaklık 120 cm ile 3 metre; kamusal uzaklık 3 metre ile sonsuz olarak belirlenmiştir. Bazıları öğrencilere bu mesafeleri ezberletir ve sınavda sorar. Normal zekalı biri mesafenin öncelikle örgütlü mekanın özelliklerine göre değişeceğini, dolayısıyla bu mesafelerin geçersiz olduğunu bilir. Örneğin bir asansördeki 30 cm uzaklık kişisel yakınlık mesafesine girer; fakat aslında eğer asansördeki kişileri tanımıyorsanız, o 30 cm yakınlık kamusal mesafe tanımı içine girer. Ayrıca, mekanın örgütlü doğası yanında, kişiler arasındaki uzaklığı belirleyen kişiler arasındaki duygusal yakınlık ve kültürel geleneklerdir. Kişiler duygusal yakınlığa göre, aralarında mesafe koyarlar. Bu mesafe de duygusal yakınlık yanında örgütlü mekanın belirlediği kültürel ilişkilerin doğasına göre belirlenir. İki sevgili olabilirsiniz ve evde kucak kucağa oturabilirsiniz, ama ev dışı bir çok mekanda bunu yapamazsınız; ancak kültürel olarak “ normal olan” yakınlığı gösterirsiniz.

Kişiler arası iletişimde tarafların beklentileri iletişimin biçimlenmesi ve gidişinde önemli bir rol oynar. Beklentilerin uyumu ve bu uyumu sağlamaya çalışma veya çalışmama ilişkinin doğasını önemli ölçüde etkiler. Beklentilerin gerçekleşmemesi veya kasıtlı veya bilinçli olarak karşılanmaması ilişkiyi belli bir yöne götürür. Jude Burgoon'un “beklenti ihlali” yaklaşımına göre, insanlar ilişkilerinde kişisel uzaklık beklentilerine sahiptir. Yaklaşıma göre, beklentiler insanların etkileşim kalıplarına, birbiri hakkındaki izlenimlerine ve ilişkilerinin sonuçlarına önemli etkiler yapar. Beklentilerin ihlali diğer kişinin dikkatini ihlal eden kişiye ve ihlalin kendisinin anlamı üzerine toplar. Eğer birisi beklenenin veya normal olarak kabul edilenin ötesine giderse, diğer kişi hemen bunu değerlendirme tarzına geçer (McClish, 1997). Örneğin birisinin beklenilenden fazla göz süzmesi, beklenenden fazla ilgi göstermesi, hemen diğerinde bu ihlal ile ilgili olarak "neden?" sorusuyla başlayan değerlendirmeleri ortaya çıkartır. Bu değerlendirmede elbette o an ve gelecekle ilgili potansiyel zarar ve fayda/çıkar hesapları vardır.

Dokunma: Haptics

İletişimde insanlar ilişkinin doğasına ve duygusal paylaşıma göre birbirine dokunurlar. Dokunma sözsüz bir şekilde duyguları ileten bir iletişimdir. Her ilişki biçiminde olduğu gibi burada da paylaşma, karşılıklı istemle katılım veya egemenlik, zorlama ve istemeyerek katılma olabilir. Dokunma kişiler arası sevme, yakınlık ve dostluk gibi duygular, güç ve statü gibi kültürel faktörlerle bağıntılıdır. Dokunma örneğin belli bağlamlarda dostluğu ve sevgiyi ifade eder. Farklı bir bağlamda saldırı veya tecavüz olarak nitelenir. Bazı bağlamlarda “sahte ilgi ve yakınlık” olarak değerlendirilir.  

Jestler: Kinesics

Sözsüz iletişim denildiğinde akla ilk gelen jestlerdir. Kinesics jestlerin kullanımıyla ilgilidir. Jestlerin doğru anlamlandırılması kültüre ve kullanıldığı bağlama sıkı sıkıya bağlıdır. Jestler çeşitli türde olabilir:

Amblemler: Bu tür jestler el sallama, el kaldırma, parmak gösterme gibi anlamı tamimiyle açık ve belirgin olan, kendi başlarına kullanıldığı bağlamda açık bir anlam ifade eden hareketlerdir.

Tasvir ediciler: Bazen jestler sözle söyleneni açıklamak veya göstermek için kullanılırlar. Kaçan balığın büyüklüğünü göstermek için iki el ile uzunluk belirtilir. Söyleneni duymayan ve bağlam dışında olan bir kişinin el hareketini doğru olarak anlamlandırma olasılığı çok azdır.

Göstergeler: Gülme, ağlama, bağırma, susma ve yüz ifadeleri iletişimde kişilerin duygularını ve değerlendirmelerini işaret eden göstergelerdir. Göstergeler de ilişkinin olduğu bağlama göre anlam kazanır. Ağlayan biri sevinçten ağlıyor olabilir. Gülen biri sevinçten değil, sinirinden gülüyor olabilir. Bağırma öfkeden veya acıdan olabilir. Susmanın çok çeşitli nedenleri vardır, dolayısıyla farklı bir şeyi ifade ediyor olabilir. 

Düzenleyiciler: Kişiler arası iletişimde insanlar baş sallama, bakışlar, el hareketleri gibi jestler kullanarak ilişkiyi düzenlerler. Bu jestlerde de anlam bağlama göre farklılık gösterir.

Uyarlayıcılar: Kişiler arası ilişki sırasında insanlar bilerek veya farkında olmadan el hareketleri kullanırlar, ellerini ceplerine sokup bozuk parayla oynarlar, sağa sola yürürler, başlarını kaşırlar, kravatlarını düzeltirler, saçlarını elleriyle tararlar.

Bakışlar: Occulecsics

İnsanlar ilişkilerinde gözlerini görme ötesinde kullanırlar. Bu kullanım bakışma, göz süzme, bir anlık bakış, gözlerini yere indirme gibi şekillerle ilişkiye isteyerek veya farkında olmadan anlamlar katar. İletişimde bakışlar (veya gözle konuşma) iletişimdeki amaca, diğer kişiyle olan ilişkinin doğasına, duygulara, beklentilere, güç ilişkisine, iletişimin yer ve doğasına ve özel bağlamına göre farklı anlamlar taşır. Göz göze bakışma bir yakınlığı ifade edebileceği gibi düşmanca bir bakışma da olabilir. Gözünü yere indirmenin üzüntü, korku, kuşku, sakınma, çekinme, kabullenme gibi birden fazla anlamları vardır.

Zaman : Chronemics

İletişimde insanlar zaman ve statü kullanımını kültür ve teknolojiye bağımlı şekilde sözsüz olarak da ifade ederler. Zaman diliminin beş vakit namaza göre belirlendiği bir kültürde, örneğin buluşma öğleyin olacaksa, bunun dakika olarak bir ölçüsü yoktur. Güneş tepede olduğunda gidilip beklenir. Zamanın kullanımı güç/iktidar ilişkilerinde, örneğin güçsüzün randevuya veya işe erken veya zamanında gelmesini gerektirir; geç gelmek risk almak demektir. Güçlü beklemez; bekletir. Güçsüz bekletemez, fakat bekler. Güçlü geç geleni vakit kaybına neden olduğunu söyleyerek azarlayabilir veya maaşından kesinti yapabilir. Bekletme güç gösterisi olarak kullanılabilir. Akşam dokuzda başlayan partiye, saat yedideki nikah törenine, saat beşteki iş mülakatına, ne zaman gidersin? Zamanında, zamanından önce veya zamanından sonra gitme, o zamanı kimin örgütlediği ve bu örgütlenen zamanda bireyin konumu, ödül ve risk ile ilişkilidir.

Ses dili: Paralanguage

İletişimde sözü kullanırken ses tonumuz, sesimizin yüksekliği, konuşmamızın yavaşlığı veya hızlılığı, vurgulamalar, sözsel olmayan sesler, telaffuz, dili kullanma becerisi ilişkinin doğasının belirlenmesi ve yürütülmesinde katkıda bulunurlar. Ses ilgiyi veya ilgisizliği, mutluluğu veya mutsuzluğu, öfkeyi veya sevinci, içtenliği veya samimiyetsizliği, şaşkınlığı ve depresyonu anlatıyor olabilir.

Sesli olan fakat sözsel olmayan (acı, sürpriz gibi durumlarda çıkartılan) sesler de günlük ilişkilerde kullanılır.

Neyin nasıl söylendiği, söylenenin tam tersi anlam yüklemek için söylenmiş olabilir: “Seni seviyorum”, veya “şahane”, “inandım”, “oh ne güzel” gibi sözler tam tersi anlama gelecek biçimde söylenebilir.

Kültürün özellikle okul çağı öncesindeki çocuk tarafından (örneğin dilin, giysilerin ve takıların kullanımı, giysilerin ve davranış biçimlerinin) benimsenmesi sürecinde, çocuğun günlük gözlemlerinde sözlü anlatımdan çok sözsüzden geçerek sosyalleşme vardır.

Maddeler: Artifacts

Kapitalizmin maddeye tapınmayı ve değerini tüketimden geçerek kazanmayı ön plana çıkarmasıyla, İnsanlar arası ilişkide giyilen, yenen, içilen ve kullanılan şeyler büyük önem taşır. Özellikle öz değerini yitirmiş insanlar şeyler yoluyla değer kazanır ve kaybederler. Ofis duvarlarında diplomaların ve alınan ödüllerin sergilenmesi, arabaların camlarına sloganlar taşıyan yazıların yapıştırılması, evlerin önünde bayrakların sallandırılması, giyinen ayakkabının markası, çorabın rengi, içilen sigara ve değer atfedilen şeylere sahiplik sigaranın markası insanlar arası ilişkinin/iletişimin başlatılması, yürütülmesi, geliştirilmesi, çatışmaların çıkması ve ilişkinin son bulmasında önem kazanırlar. Günümüzün insanı bu şeylerle kimlik kazanarak ve kimlik satarak “birşeyleşir”.

Fiziksel Görünüm

Fiziksel görünüm ilişkinin başlayıp başlamamasına ve sürdürülen ilişkinin doğasına önemli ölçüde etkide bulunabilir. Fiziksel görünüme göre değerlendirme göz renginden, saça, boya, şişman veya zayıf olmaya, dişlerin düzgünlüğü veya aralıklı olmasına kadar çeşitlenir. Fiziksel görünümle ilgili değerlendirmelerde kültürel değerlerin önemli bir rolü vardır. Günümüzde bu değerleri önemli ölçüde belirleyen ve yöneten kozmetik ve moda endüstrileri olmaktadır. Dolayısıyla, fiziksel görünüm bu endüstrilerin işlediği, kullandığı ve sömürdüğü bir öğedir. Yiyecek endüstrilerinin ürünleriyle şişmanlatılan insanlar, gene yiyecek endüstrilerinin diyet ürünleriyle “normal” denen ölçülere gelmeye zorlanır. Bir taraftan tıka basa yerken, diğer taraftan diyet kola içilir. Endüstriler fiziksel görünümden rahat ve memnun olan insan asla istemez; tam aksine fiziksel bakımdan en uygun insan bile kendi görünümünden memnun olmamalı ki endüstrilerin kullanım ve tüketim tuzağına düşsünler. Bu tuzak insanlar arası yüz yüze ilişkilerde fiziksel görünümle ilgili duygu ve duyarlılıklarla gerçekleştirilir. Bu duyarlılık görüntünün özü tanımladığı egemen ortamda yeşerir ve büyür.



[1] Sevişme gibi dokunmalarla olan ilişkide insanlar birbirlerini ne kadar anlıyor ve ne kadar duygu ve sevgi paylaşıyorlar dersiniz? Bilinebilir mi? Savaşta da…