Devlet ve Siyasal İletişim

 

Devletin, hükümeti dahil, bütün organlarının ön amacı mülkiyetin korunmasıdır (Locke, 1690; Smith 1776). Kapitalist anlayışın dedesi Adam Smith'in (1776) de belirttiği gibi "devletin varlığı mülkiyetin varlığına bağlıdır. Devlet, zenginliği teminat altına almak ve yoksullara karşı korumak için vardır (Kalra, 1995). Devletin kurumlarının halkla siyasal ilişkisi, kapitalist sömürüye yataklık ve ortaklık yanında, "kuzgun leşe, devlet başa" ata sözüyle özetlenebilir. Kamu politikaları ve bu politikaların çeşitli kurumlarca yürütülüşü devlet baskısı ve terörünün, siyasal oy cambazlığının, ekonomik talanın damgalarını taşır. Özlüce, devlet halk[1] değildir, ne halk tarafından ne de halk içindir. Halkın üstünde ve halkın genel çıkarlarına rağmendir.

Toplumdaki çıkar çatışmaları ve çıkar gerçekleşmeleri (egemenlik ve mücadeleleri), ekonomik ilişkiler yanında, (a) devlet üzerinde ve (b) devletten geçerek yapılır. Devlet organlarının (adalet, yasal ve yürütme organlarının) kararları, seçimlerin toplumu temsil adına yapıldığı gibi, toplum adına yapılır. Aslında ne seçimler ne de devlet örgütlerinin kararları ve uygulamaları toplumun genel çıkarınadır ve herkesin faydasınadır. Devlet, kararları, politikaları ve uygulamalarıyla toplumun belli bölümlerinin çıkarlarının diğerlerine karşı korunmasını sağlar. Devlet, bu nedenle, egemenliğin temsilcisi ve tarih boyu önemli bir rekabet ve mücadele alanı olmuştur.

Devletin her kurumu kendi örgütsel faaliyetleriyle kendilerini oluşturan yapıyı meşrulaştıran günlük üretim yaparlar. Devletin sistem tutuma, sürdürme ve geliştirmeyi “barışçıl” bilinç yönetimi yoluyla sağladığı önde gelen üç ana örgütlü faaliyet yapısı vardır:

·    eğitim sistemi

·    seçimler ve demokrasi oyunuyla gelen temsilcilik sistemi

·    kamu iletişim sistemi.

Bunlara ek olarak, devlet yoluyla sistem koruma, parlamenter sistemdeki yasal yapıya eklenen baskı güçleriyle (mahkemeler, hapishaneler, polis ve ordu) ile gerçekleştirilir.

 



[1] Halk kavramı kendi temel yaşam gereksinimlerini üretme araçlarından yoksun bırakılmış kitleler anlamına kullanıldı.