İLETİŞİME NEDEN

 

Bunun yanıtını iletişimin tanımında vermiştik. Biraz daha açıklayalım:

İnsan amaçsızca dolaştığı, yaşamın anlamsızlıkla dolu olduğunu hissettiği veya baskılar altında depresyona girdiği zamanlarda bile, kendi durumu ve yaptıkları veya yapmadıkları her şey bir veya birden fazla gereksinimlerle alakalıdır. Yani insanın biyolojik ve toplumsal varlığını yürütmesi gereksinimler ve bu gereksinimlerin giderilmesiyle olmaktadır. Yemek yemek, uyumak, giyinmek, barınmak, dinlenmek gibi temel ihtiyaçlar ve toplumsal yaşamdaki diğer bütün faaliyetler bazı doğal ve toplumda yaratılmış gereksinimlerin giderilmesi için yapılır. Bu gereksinimler fiziksel varlığını sürdürmek (yemek, içmek, giyinmek, barınmak gibi) ve sosyo-psikolojik (sevgi, ihtiras, hırs, kıskançlık, statü elde etme, başkalarını temel gereksinimlerinden mahrum etme, güç elde etme, baskı kurma, köle sahibi olma gibi) türde olabilir. Bir ilişki ve iletişim (örneğin yemek yeme) aynı anda hem fiziksel gereksinimi hem de sosyo-psikolojik gereksinimlerden birini veya bir kaçını gidermek amacını taşıyabilir. Kendi başına dağda veya örgütlü yapılar içinde yaşarken, insanın gereksinimlerini gidermek ve böylece belli amaçlara ulaşmak için yaptığı (veya yapmadığı) faaliyetlerde iletişim zorunlu olarak ortaya çıkmaktadır. İletişim olmaksızın insan ne düşünebilir ve karar verebilir ne de herhangi bir etkinlikte bulunabilir. Dikkat edilirse, iletişim insanın fiziksel, düşünsel ve sosyal faaliyetlerinin zorunlu bir koşuludur (Yani iletişim güzel laf ebeliği ve söylem değil. O zaman söz ve söylem iletişimde ne anlama geliyor?).  İletişime neden insanın fiziksel ve sosyal varlığını koruma ve sürdürmeyle başlayan gereksinimleridir (“Geyik yapma” ne tür bir gereksinim olabilir? Bir şey söylemek için bir şey söylemek gereksinimi olur mu? Neden?).

İletişimin nedeni olarak gereksinimler gösterildiğinde, daima bu gereksinimleri insanın yaşadığı, aileden iş ve eğlence yerlerine kadar çeşitlenen örgütlü yapılar içinde düşünmek gerekir. Dolayısıyla gereksinimlerin giderilmesi örgütlü yapılardaki ilişkilerden geçerek olur. Bu ilişkiler örgütlü yaşam içinde kölelik ve boyun sunmaktan, özgürce katılmaya ve katı baskı biçimlerine kadar bir çok çeşitlilik gösterir. Gereksinimin giderilmesi için ilişki ve iletişimin olması zorunludur; fakat ilişki ve iletişimin olması o gereksinimin giderileceği anlamına gelmez. Örneğin dilenci sizden para ister ve siz hayır dersiniz. Böylece dilencinin sizle kurduğu iletişim sonucunda dilenci amacına ulaşamaz ve bazı gereksinimleri giderme aracı olan parayı almayı gerçekleştiremez. Eğer hiç kimseden para alamazsa, örneğin açlığını ekmek satın alarak giderme gereksinimini karşılayamaz.

Bir ilişkide gereksinim giderme daima iki taraflıdır. Dilenci örneğinde, dilenenin dilenme gereksiniminin nedenleri vardır. Bu nedenler o kişiyi dilenmeye iter. Dilenciye para veren (veya vermeyen) kişinin kendine ve dışına sunduğu gerekçeler vardır; verme veya vermeme davranışı sırasında duyduğu duygular vardır; bu duygularla birlikte aynı zamanda vermeyle veya vermemeyle bir veya birden fazla sosyo-psikolojik (ve kültürel) gereksinim giderilir. Para vererek veya vermeyerek doyumlar elde edilir. Bu doyumlarla birey kendini kendine ve dışa anlatarak kendini ve bu tür dünyayı yeniden üretir.

İnsanların gereksinimlerinin olması bu gereksinimlerin herkese ait olduğu ve herkes için karşılanabileceği anlamına gelmez. Örneğin yazının çıkması Hitit köylüsünün isteğinden değil, egemen bir ticari ve siyasal yapının kayıt etme gereğinden doğmuştur. İnsanın barınak gereksinimi vardır, fakat barınağa sahiplik için gerekli olanaklar elde olmayınca, bu gereksinim giderilemeyen bir karaktere sahip olur.

Gereksinim aynı zamanda iletişim için gerekli dilin çıkması ve gelişmesine zemin hazırlar. Dilin oluşması ve gelişmesi insanın ihtiyaçları ve ihtiyaçlarını karşılama biçimlerine göre şekillenir. Tek tür tahıl eken bir üretim faaliyeti biçiminde, tahıl için tek bir sembol oluşturulur. Beş tür tahıl üreten bir yapıda, beş tür tahıl tanımlaması, daha karmaşık etkinlikler ve anlatımlar vardır. Bir tür tahıl içine sınırlanmış ilişkiler sistemi çok tür tahıl üreten ortamla yüz yüze geldiğinde, anlamlandırma sorunlarıyla karşılaşır. İnsanın kendisinin üretmediği tahıl türleri için tanımlar üretmesi gerekir; üretemez çünkü tahıllar ne kendi tecrübelerinin, ne kendi üretiminin, ne de kendi ortamının ürünüdür. O zaman, önünde en kolay seçenek çok tahıllı çevrede kullanılan tanımlamayı kulağa geldiği biçimde tekrarlayarak benimsemesi veya uyarlamalar yapmasıdır. Bu nedenle, İngilizcedeki İnternet, Türkçede İnternet; Radio, Türkçede Radyo; television, televizyon; free-kick frikik; touch taç atışı; Police, polis olarak alınır. Daha da öteye gidilerek, dil egemenliğin simgesi olarak ilişkiler içinde farklılaşır ve kasıtlı olarak farklılaştırılır. Sarayda konuşulan dil ile Anadolu’da kullanılan dil ayrıdır. Televizyon haberinde “meclis açıldı” demek yerine “meclis start aldı” denilmesi “kendini bilmez züppelik” ötesinde, yaratılmış bazı psikolojik gereksinimlerin giderilmesiyle ilişkilidir. Bu ve benzeri nedenlerle, dilin kullanımı yönetimin, sınıf farklılığının, efendisiyle kendini özdeştirerek kendine kimlik atayan eğitilmiş-kölenin kendini kendinden olandan ayırmasının fonksiyonu olarak biçimlendirilir. Özlüce, gereksinimleri iletişimle gerçekleştirme aracı olan dil sosyal üretimin bir ürünü olarak ortaya çıkar, gelişir ve dönüşüme uğrar.